Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
STRATEJİ

Marka ve iletişim stratejistinin elindeki en önemli gerçeklik, "Bugün"dür

8 Kasım 2016 , Salı 08:32
Marka ve iletişim stratejistinin elindeki en önemli gerçeklik, "Bugün"dür
hakan@senbir.gs

Strateji yol belirleme sanatıdır. İyi bir stratejist de, şüphesiz, en doğru yolu belirleyendir. Ancak, bir stratejisti “iyi” yapan ana unsurun, mesleki bilgisinden öte, kişiliği olduğunu düşünüyorum. Zira, sadece meslek bilgisi bir erdem getirmiyor beraberinde; ancak kişilik özellikleri, mesleği hem layığıyla yapabilmeyi, hem de topluma katkı sağlamayı mümkün kılabiliyor.

Peki, nasıl bir kişilik? Şüphesiz, burada “kahraman”, “lider”, “anaç”, “yaratıcı” gibi Jung’un arketiplerinden bahsetmeyeceğim. Çok daha temel bir bakış açısıyla, Sokratçı bir yaklaşımı ortaya koymaya çalışacağım. Eflatun’un “Devlet” adlı eserinde (aslında Sokrat’ın demek daha doğru olur) ortaya koyduğu, iş yapmanın temel değerlerine sahip bir kişilikten bahsedeceğim. Düşünen, işini felsefenin krallığında yöneten, mesleği adına hiçbir doğrudan vazgeçmeyen bir kişilik.

Bu kişilik özelliği elbette sadece marka ve iletişim stratejistleri için değil, tüm meslek sahipleri için geçerlidir, ancak biz burada marka ve iletişim konuştuğumuza göre, bu meslek erbabı açısından bu kişilik özelliğinin ne ifade ettiğine bakmalıyız.

Marka ve iletişim stratejistini, bu alanda uzman kılan unsurlar, eğitimi, meslekte geçirdiği saat (Gladwell’in dediği gibi minimum 10.000 saat bu noktada kritik önem arz eder), çalışmış olduğu markaların gücü ve itibarı, ustaları ve ilgi alanları olduğu kadar, işini yaparken ortaya koyduğu tutum da büyük önem arz eder. Kaçınılmaz bir gerçek vardır ki, teknik olarak markalar marka sahiplerine ve hissedarlara aittir. Ancak markalara hizmet veren her alandan stratejiste ait olan çok daha değerli bir şey vardır. O da, “Bugün”dür.

Marka ve iletişim stratejistinin elindeki en önemli gerçeklik “Bugün”dür. Latinlerin ünlü “Gerçektir Şaraptadır” (in vino veritas) sözünden yola çıkarak, marka stratejisti için “Gerçeklik Bugündedir” diyebiliriz. İyi bir marka ve iletişim stratejisti “Bugün”ü doğru yönetmeli; markanın teknik manada sahipleri ne der diye düşünmeden önce, markanın sosyal paydaşlarının kalbine ve beynine nasıl hitap edeceğini belirlemeli ve bu yolda kararlı durmalıdır.

Aynı durum markanın tüm üçüncü partileri ile olan ilişkisinde de geçerlidir. Marka stratejisi sarsılmaz bir anayasa olarak, marka iletişiminin her alanında bütünleşik gücünü göstermelidir. Güçlü bir marka, stratejisini tüm iletişim ortaklarına kabul ettirebilen ve özünü farklı iletişim platformlarında kaybetmeyen markadır. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bugüne kadar bu yönde beni hayal kırıklığına uğratan pek çok marka iletişim konsepti ile karşı karşıya geldim. Böyle bir durumda akla gelen ilk soru şu oluyor: Marka stratejisinden sorumlu olanlar markanın özüne aykırı ve stratejiden uzak bir pazarlama ve-veya iletişim konseptini nasıl olur da, kabul edebilmektedirler?

Tüketici zihninde büyük etkiye sahip olan, üstelik sadece marka algısına değil, satışa ve hatta kurumsal itibara dahi yüksek katkı sağlayabilecek nitelikte kategorik özelliklerin, bir kreatif hoşluk adına kolaylıkla terk edildiğini görmek, ülkemizden marka çıkması adına heyecan duyan herkes için acı vericidir.

Acı vericidir, çünkü on sekizinci yüzyıla kadar uzanan batı eksenli markalaşma tarihi, marka stratejilerine bağlılığın zaferleri ile doludur. Bugün Interbrand ve Brand Finance gibi marka derecelendirme ve değerleme kuruluşlarının oluşturduğu listelerin birinci liglerinde yer alan markaların ezici çoğunluğu Triad Ülkelerinden (Amerika Birleşik Devletleri, Batı Avrupa ve Japonya) çıkan markalardır ve bu tesadüf değildir. Dünya hasılasının büyük bölümünü gerçekleştiren bu ülkelerin başarısının ardında markaların ve marka stratejistlerinin yerinin ayrıcalıklı olduğunu düşünüyorum.

Kariyerim boyunca, Batı Avrupa’nın markalaşma pratiğine sahip kuruluşlarla ya da kurumsal Türk şirketleriyle gerçekleştirdiğim çalışmalarda, marka stratejilerine bağlılığın nasıl bir değer oluşturduğunu ve markayı nasıl koruduğunu gördüm. Bunda en büyük payın, her biri birer marka stratejisti olan yöneticiler ile kendisine hissedarların bile dokunmadığı ve dokunamadığı marka anayasaları olduğunu gördüm.

Bu nedenle, yüksek deneyim sahibi ve meslek değerlerine bağlı marka stratejistlerinin elindeki en büyük gücün, “Bugün” olduğu açıktır. Onlar bugün temel değerlerden ve marka anayasasından taviz vermedikleri sürece, marka sahiplerinin de yarını parlak olacaktır.

 

Hakan Senbir Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

Hakan Senbir Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

 

 

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Yorum Yazın

Yazarın Diğer Yazıları