Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
STRATEJİ

İki büyük çelişki: Şirket Ailesi ve Çocuk Marka

9 Ocak 2017 , Pazartesi 09:08
İki büyük çelişki: Şirket Ailesi ve Çocuk Marka
hakan@senbir.gs

İş hayatında sıklıkla duyarız şu iki cümleyi:

- “Bu şirkette aile gibiyiz.” 
- “Markam çocuğumdur.”

Birer metafor olarak aldığımız sürece anlam ifade eden bu sözler, kendi anlamını aştığında kurumlara zarar veriyor. Üstelik bu öylesine büyük bir çelişki ki, “aile “ ve “çocuk” son derece değerli iki kavram olduğu için şirket ve markalaşma ekseninde cesaretle eleştirilemiyor.

“Aile” kavramı şirketle ve işle en sık birleştirilen ve konsept olarak kullanılan kavram. Ancak burada anlatmaya çalıştığım “Aile Şirketleri” değil, zira “Aile Şirketleri” kuruculuk ve hisse yapısı ile ilgili olarak tamamen teknik bir konu. Ben burada “Şirket Ailesi” konseptinden bahsediyorum. Yani bir şirketi “aile” gibi konumlamak ve bunu bir işveren markası çatısı altında gerçekleştirmek.

Bu konuda elimde bir araştırma yok; ama bugüne kadarki tecrübem, pek çok şirketin çalışan bağlılığı hedeflerine, kendisini “aile” gibi konumlayarak ulaşmaya çalıştığını gösterdi. Bu yönde yapılan çalışmaların hepsi de takdir edilecek, alkış alacak metin ve görsel içerikler ortaya koymuş olabilirler. Ancak gözlemlerim, “Şirket Ailesi” dediğim kavramın, şirketleri harekete geçiren, kendisini daima geliştiren, risk alan, yaratıcı, cesur ve “driver” olarak adlandırılan grubun iç görülerine oturmadığını düşündürdü bana. Tam tersine daha çok güven arayan, uzun yıllar aynı şirkette çalışma arzusunda olan, risk almayı sevmeyen ve “resident” olarak adlandırılan grubun iç görülerine daha çok karşılık verdiğini gösterdi. Oysa şirketlerin daha fazla sayıda dinamik, kendisini geliştiren, risk alan, yaratıcı ve cesur insana ihtiyacı var.

Bununla birlikte, “Şirket Ailesi” konseptinin bilimsel gerçeklikten de uzak olduğunu düşünüyorum. Zira bir bireyin ilişkilerinde ihtiyaçlar, beklentiler, alışkanlıklar, iç görüler ve tüm bunların sonucu olarak davranışlar, kendi ailesi ve şirketi söz konusu olduğunda çok farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Bunu şu soruları sorarak izah edeyim:
- Patron figürü ile baba figürü ne kadar özdeş olabilir?
- Ya da çalışan figürü ile evlat figürü aynı terazide tartılabilir mi?
- Akrabalık ilişkileri ile departmanlar arası ilişkiler aynı potada değerlendirilebilir mi?
Bunlar “Şirket Ailesi” demeden önce kendimize sormamız gereken sorular.

Aynı durum “Marka” ve “Çocuk” benzetmesi için de geçerlidir. “Markamı kendi çocuğum gibi görüyorum” söylemi, duyguları anlatmak adına tatlı bir benzetme olabilir. Ancak bu, benzetme olmanın ötesine taşınırsa maksadını aşar. Marka ticari bir değerdir. Şüphesiz her zaman söylediğim gibi, markanın değerini artıran asıl bölüm zihnin algısal boyutundadır ancak bu algı boyutu sahibinin markasını çocuğu olarak görmesi ile güçlenmez. “Marka” ticari bir değerdir. Markayı güçlü kılan şey, onu çocuğumuz kadar sevmek değil, stratejiye olan bağlılıktır.

“Şirket Ailesi” ve “Çocuk Marka” birer metafor olarak hoş bir seda olsun. Ama daha fazlası değil.

Hakan Senbir Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

Hakan Senbir Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

 

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Yorum Yazın

Yazarın Diğer Yazıları