Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
"TRENDS"

Korkmaya değil, yaşamaya geldik...

1 Eylül 2016 , Perşembe 09:55
Korkmaya değil, yaşamaya geldik...
yelda@yeldaipekli.com

Masumiyet Çağı, Edith Wharton’nun (1921 yılında Pulitzer ödülüne aday gösterilen ilk kadın yazar) muhteşem kitabının 1993'de de filmi çekilmişti... Şöyle bir ifade var kitapta, vuruldum;  "...ve birden kızın çevresiyle uyum sağlamak için sergilediği tavırdaki incelikleri farkedince, böylesine ustalık gerektiren bir durumun gerçekten vahim olması gerektiğini kavradı".
Uyumlanmak için harcadığımız çabayı yaşamak için harcasak daha iyi günlere ulaşır mıyız? Umudu bile güzel...
Dünyanın geneline uyumlanmaya çalışırken 2 duygumuz devamlı tetikleniyor. İşte bu tetiklenme 2 tane trendi gündeme getiriyor;
1- Güvenlik, güvende hissetmek, güveni hissetmek - İnternet sayesinde bilgiye erişim artık demokratize olmuş durumda. Wikileaks ve benzeri oluşumlar sayesinde artık sırlar saklanmıyor. Bu da kurum ve kuruluşlara, insanlığın geneline güvenmeyi zorlaştırıyor.
2- Masumiyet arayışı - Kentlileşen ve bireyselleşen insanlar özlerinden koptukça eski değerlere, geleneklere olan özlem artıyor. Günümüzdekinin aksine, eskiden çoğu olayın arka planını bilmiyorduk. Bu yüzden eskiden her şeyin temiz, saf ve adil, şimdiyse kirli olduğu yönünde yaygın bir algı var.

Nostaljik müzikler, kitaplar, filmler o yüzden ruhumuza iyi gelir... Biz o filmleri değil, o filmleri seyrederkenki ruh halimizi özlüyoruz. Hababam sınıfının nerdeyse ezbere bildiğimiz repliklerine hala gülmelerimizin sebebi bu…

Son zamanlar zor zamanlar... Toplum olarak sabahları uyanmak istemiyor, gülemiyor, eğlenemiyor, sosyal medyada bile sevinçleri paylaşırken tedirgin olacak kadar karışık ruh hallerimiz.. Hatta sanki ruhumuz kaçmış, saklanmış sinmiş gibi...

Ama bir gerçek var ki biz bu dünyaya korkmaya değil yaşamaya geldik.

Belki de hayatın, sert şutlarını önce göğsümüzde yumuşatmalıyız.
Biraz dışa kapanıp içe dönmeliyiz. Kalabalıklar içinde nefesi tutmak yerine, az ve özde bütünleşip nefes alacak alanlar yaratmalıyız.

Bu satırları okuyanlara, bu zor zamanların ruh halinden çıkmak için kendimce öneriler geliştirdim. Bu konunun uzmanı değilim ama kendi kozamda mutlu yaşamak için, hayatta dik durabilmek için edindiğim prensipleri sizlerle paylaşmak istiyorum…
1- Hayatın her anının geçtiğinin farkındayım... İyi günler de, zor günler de geçiyor... Hepsi bir dönem. Önemli olan o dönemden nasıl çıktığımız ve nereye ulaşatığımız. Olabildiğince zorluklara, olumsuzluklara odaklanmamayı, onlara enerji yüklemek ve gırdabından boğulmak yerine sahip olduklarıma, güzel anlara ve değerlere odaklanmayı tercih ediyorum.

2- Kelimelerin gücüne inanıyorum... Negatif, umutsuz kelimeleri kullanmamayı ve hatta duymamayı tercih ediyorum... Tv programı yapmadığımdan beri bazı günler, sosyal medya, tv ve hatta gazete okumaya bile ara veriyorum.

3- Okuyorum... Çok okuyorum. Kişisel gelişim, biyografi, umutlu aşk ve seyahat romanları okuyorum. Hayaller kuruyorum.

4- Sinemaya gidiş sıklığımı arttırdım. Bazen tek başıma, bazen sevdiğim bir arkadaşımla ya da kızımla... Film izlerken ağlıyorum ve rahatlıyorum... Filmdeki bir sahne kastığım bedenimi gevşetiyor ve ağlatıyorsa bunu bir arınma olarak görüp seviniyorum.

5- Bir sebebe gerek yok, ağlayın... Ağlamak güzeldir.

6- Yüzeysel ilişkiler yerine dostluğuna güvendiğiniz birlikte saçmalayabileceğiniz insanlarla daha sık bir araya gelin. Ailenize daha çok zaman ayırın. Anılara, eski fotoğaflara...

7- Fırsat buldukça yürüyün, yürüyüş en etkili terapi yöntemim...

8- Çekmece, dolap temizliği yapıyorum... Sanki biriken eskiyenleri attıkça, verdikçe, hafifliyormuşum gibi geliyor. Evimin, ofisimin dekorasyonunu değiştiriyorum... Mobilyaların yeri değiştikçe ortamın da tazelendiğini düşünüyorum.

Kendimce notlarım bunlar…
Sizlere de iyi gelmesini dilyorum.
Ama emin olduğum bir şey var; iyilik hali sadece onu tüm kalbiyle bahanesizce isteyenlerin ulaşabildiği bir frekans. Siz etraftaki olayları boşverin, kendi içinizi, düşüncelerinizi, cümlelerinizi iyileştirin...
 
 

Yelda İpekli LinkedIn hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

Yelda İpekli Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

Yelda İpekli Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

Yelda İpekli Instagram hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın

 
 

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Yorumlar
Erkan / 6 Eylül 2016 , Salı 14:55
Güzel deneyeceğim.
Yorum Yazın

Yazarın Diğer Yazıları