İnternetin yaygınlaşmaya başladığı ilk yılları hatırlıyorsunuzdur: Sınırlı bir kitlenin eriştiği, yavaş ve oldukça pahalı bir hizmetti. Daha sonraki yıllarda ise giderek ucuzlaştı ve dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun erişebildiği bir günlük yaşam standardı haline geldi. Öyle ki, Finlandiya Temmuz 2015’te geniş bant internet bağlantısını yasal hak kapsamına aldı. İnternetin sunduğu avantajlar her geçen gün artarken, kullanıcıların internete bağlanma alışkanlıkları da değişmeye başladı.
İlk önce masaüstünde yer alan, kasası, monitörü, klavyesi ve mouse’u ayrı ayrı 4 parçadan oluşan bilgisayarlar yerini her yere taşınabilen dizüstü bilgisayarlara bıraktı. 2007’de akıllı telefonların, 2010’da tabletlerin piyasaya çıkmasıyla internet kullanım alışkanlıklarımız oldukça değişti. Mobil cihazlar öncesi ev ya da ofislerden bağlandığımız internete, mobil cihazlar ile her an her yerden bağlanabilir olduk.
İnternetin yaygınlaşmasının etkileri küresel çapta oldu; bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolaylaştı, artık dünyanın herhangi bir yerinden insanlarla iletişime geçebiliyoruz; sanatçılar, uluslararası kurum ve kuruluşlar, markalar lansman ya da duyurularını dünya çapında aynı anda yapabiliyorlar. Tüm bu global etkileşim elbette ki pazarlamayı da dönüştürmeye başladı. Artık markalar da pazarlama çalışmaları da internet dinamiklerine uygun olarak hazırlıyorlar.
Dijital Reklamcılığın Dönüşümü
Desktop olarak adlandırılan, bilgisayarlarda yayınlanan reklamlar, 2010 yılında üçüncü büyük reklam mecrasıydı: Birinci sırada televizyon ve ikinci sırada ise basılı yayın reklamları yer alıyordu. 2013 yılında ise dengeler değişti ve dijital reklamlar ikinci sıraya yükseldi; basılı reklamların düşüş eğilimi ise devam ediyor: Çünkü artık insanlar haberleri artık bir gün önceki gündemi gazeteden okumak yerine, internet aracılığıyla anında takip ediyorlar.
Ancak dijital reklamcılık da düşüş eğilimine girmeye başladı: Sebebi ise, başka bir mecra: Mobil.
2010 yılında neredeyse hiçbir reklam harcaması yapılmayan mobil, 2011 yılından itibaren her geçen yıl katlanarak büyümesini sürdürüyor. Bu alanda en önemli örnek ise Facebook: 2011 yılında ilk kez mobil reklam yayınlamaya başlayan şirketin şu an tüm reklam gelirlerinin %73’ü mobil cihazlardan geliyor ve bu bile mobil reklamcılığın sadece 4 yılda ne kadar büyüdüğünü göstermesi açısından çok ama çok önemli bir veri.
Mobilin Gücü
eMarketer’in yayınladığı rapora göre, mobil reklamlar, bu yıl Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dijital reklam harcamalarının %51.1’ini, yani yarısından fazlasını oluşturacak. Sadece bu kadarla da sınırlı değil; Mobil, 50 milyar dolardan fazla bütçe ile, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2017 yılında en büyük reklam harcamalarının yapılacağı ikinci kanal olacak. Buna karşılık 2013 yılında 32.36 milyar dolar ile Amerika Birleşik Devletleri’nde en yüksek değerine ulaşan desktop reklamlar, 2017 yılında 30 milyar doların altına düşecek.
2013 yılında dünya çapında 19.20 milyar dolar bütçe ayrılan mobil reklamlara, 2014 yılında ayrılan bütçe 42.63 milyar dolar olmuştu. eMarketer’in tahminine göre bu meblağ 2015 yılında 68.69 milyar dolara, 2016 yılı sonunda ise 101 milyar dolara yükselecek. 2019 yıl sonunda ise mobil mecra reklam yatırımlarının dünya çapında 195 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Sadece reklam bazında değil, mobil cihazların her geçen gün artan kullanımına bakıldığında, sadece pazarlamanın değil, pek çok sektörün merkezinde mobilin yer alacağını öngörmek hiç de zor değil. Artırılmış gerçeklikten sanal gerçekliğe, akıllı ev sistemlerinden araç sistemlerine, sağlıktan bankacılığa pek çok sektör mobil merkezli olarak yeniden konumlandığı için, sadece pazarlamacıların değil, pek çok sektör temsilcisinin mobilin artan gücüne göre pozisyon alması gerekiyor.
Zehra Öney Twitter hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Zehra Öney Facebook hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
Zehra Öney LinkedIn hesabına ulaşmak için lütfen tıklayın
