Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Türkiye'yi anlama kılavuzu

18 Eylül 2012 , Salı 13:08
Türkiye'yi anlama kılavuzu

Din

  • Geleneksel değerler
  • Kişisel inançlar
  • Namaz
  • Oruç
  • Başörtüsü
  • Din eğitimi

Din ve sekülerizm

S iyaseti ve dini kurumsal olarak birbirinden ayrıştırmak ve dini kamusalın ve siyasetin alanından çıkartarak özel alanda bireysel inanç ile sınırlandırma arzusu sekülerleşme sürecinin tanımlayıcı özelliğidir. Ancak gerek Türkiye’de gerekse dünyanın bir çok yerinde, siyasallaşan dinin gittikçe artan görünürlüğü bize siyasetin, ekonominin, bilimin bireysel inanç ve imandan arındırılması girişiminin başarısız kaldığını gösteriyor. Tüm dünyada olduğu gibi, İslamcı siyaset de modern toplumsal olguların dinin prensipleri ışığında nasıl yeniden düzenlenmesi gerektiği konusundaki görüşlerini dile getiriyor.

Hiç bir siyasi hareketin modern dünyadaki olgulara duyarsız kalamadığı gibi İslam da, sekülerizmin bireysel iman alanı olarak adlandırdığı bir alana hapsedilmeye tepki veriyor ve kamusal alanda kendisinin de “söz yetkisi” olduğunu dillendiriyor.

Türkiye’de “dinin geri döndüğüne” ve toplumsal, kültürel ve siyasi birçok konuyu şekillendirmeye başladığına ilişkin yaygın seküler kaygının gerisinde yatan şey din ve kamusal alanı birbirinden ayırmaya yönelik bu sekülerleşme sürecinin kurumsallaşmasıdır. İslam’ın kamusal alandaki toplumsal olgulara tepkiler vermesi sonucu oluşan “geri dönüşüne” ilişkin kaygıyı anlamak için modern Türkiye kimliğinin nasıl İslam’dan uzaklaştırılması sayesinde kurulduğunu ve İslam’ın modern ve seküler kimliğin “kurucu dışarısı” işlevini yerine getirdiğini hatırlamalıyız.

Cumhuriyet’in kurulma sürecinden itibaren gittikçe marjinalleştirilen İslam, medeni Türk ulusal benliğinin adeta olumsuz etkisi olarak kurgulandı. Ancak bu dışlama bütünsel olarak başarıya ulaşamayacak bir süreç olduğundan, dışlanmış olan her zaman izini ve varlığını, modern Türkiye kimliğinin içinde sürdürdü. Dışlanmış olanı tamamen silmenin veya yok etmenin imkânsızlığı, bugün kendisine “dinin geri dönüşü” kaygısı olarak ifade buldu.

Yeni bir seküler toplumsal düzen yaratmak arzusunu taşıyan elitler kamusal alanın nasıl bir görüntü edineceği konusuna çok büyük önem atfettiler. Bu önemin kendisini en net tezahür ettiği yerlerden birisi örtünme pratiğinin kamusal alandan kalkması oldu.

Atfedilen bu öneme mütenasip olarak siyasi İslam da son yıllarda başörtüsünün görünürlük kazanamamasına bir o kadar değer verdi ve seküler elitin kamusal alandan İslam’ın izlerini silmesini yerinden oynatmak çabasının bir parçası olarak kadının kamusal alanda örtülü bir biçimde görünür olması büyük önem kazandı.

Başörtüsü yalnızca İslam’a inananların var olduğunu göstermenin değil, aynı zamanda İslam’ın rehberlik ettiği bir yaşam biçiminin de varlığını sürdürdüğünün en temel sembollerinden birisi haline geldi. O halde İslam, sekülerleşme tezinin bir türlü kabul etmek istemediği gibi, yalnızca bireysel bir iman ve inanç meselesi değil, bireylerin yaşam biçimlerine, örf ve adetlerine rehberlik eden bir dizi kolektif toplumsal ve kültürel prensipler dizgesi olma işlevini de yerine getirmektedir. İslam’ın kamusal alanda kendini var kılma stratejisi, inanç biçimleri ile kültürel kimliklerin ve yaşam biçimlerinin birbirinden kolayca ayrılamaması olgusu ona “siyasi” olma niteliğinin yakıştırılmasındaki temel etmendir.

Bu araştırma sonuçlarının da gösterdiği gibi, başörtüsünün İslam’ın emri olduğu için mi, yoksa kültürel kimliğin bir parçası olarak mı kullanıldığı konusu belirsiz kalmaktadır. Bu belirsizlik, dinin ne basitçe kişisel bir iman ne de basitçe kültürel ve siyasi bir olgu olmamasından kaynaklanmaktadır.

“Dini inancım hayatımdaki birçok şeye yön veriyor” (dinin yalnızca bir iman meselesi olarak bireysel bir alana hapsedilip hapsedilmediğini anlamamıza yönelik bir soru) sorusuna verilen ağırlıklı olumlu yanıt ile “Dışarıya çıkarken başınızı örter misiniz ve nasıl örtersiniz?” (kamusal alanda dini inancın göstergelerinin sorusuna yarı yarıya verilen “eşarpla-tülbentle” ve “hiç örtmem”) sorularına verilen yanıtlar arasındaki eşit dağılım bize kültürel ve dinsel pratiklerin birbirlerinden hiç de öyle kolayca ayrılamayacağını, nerede kültürün başlayıp, nerde dinin bittiğinin sınırlarının birbirinden cetvelle ayrılırcasına çizilemeyeceğini gösteriyor.

Prof. Dr. Meyda Yeğenoğlu

İstanbul Bilgi Üniversitesi

  • Dini inançlarım hayatıma yön veriyor

Araştırmaya göre, dini inançlarının hayatlarına yön verdiğini söyleyenler çoğunlukta. Bu fikirde olanların oranı %66 olarak tespit ediliyor. Kadınlarda bu oran %70 iken erkeklerde %64. Öte yandan genç nüfusta bu oran nispeten daha düşük. 14-17 yaş grubundaki gençlerde bu oran %62 iken, 18 - 24 yaşta %65, 25 - 34 yaşta %69, 35 - 44 yaşta %68 ve 45 yaş üstündekilerde %68.

  • Allah'a olan inancım bana huzur veriyor

Türkiye’de yaşayanların %84’ü Allah’a olan inancının kendilerine huzur verdiğini söylüyor. Kadınlarda bu oran %87 iken erkeklerde %82. 14-17 yaş grubundaki gençlerde bu oran %81 iken, 18 - 24 yaşta %82, 25 - 34 yaşta %86, 35 - 44 yaşta %86 ve 45 yaş üstündekilerde %84.

  • Dinin gereklerini yerine getiririm

Türkiye’deki insanların %71’i dinin gereklerini yerine getirdiğini ifade ediyor.Kadınlarda (%75) bu oran erkeklere (%67) kıyasla daha yüksek. Ayrıca 25 yaş ve üzeri nüfusta da bu oran daha yüksek görünüyor. 14-17 yaş grubundaki gençlerde bu oran %64 iken, 18 - 24 yaşta %66, 25 - 34 yaşta %73, 35 - 44 yaşta %71 ve 45 yaş üstündekilerde %73.

  • Evde başım hep örtülüdür

Kadınların %37’si evde başını hep örttüğünü belirtiyor. Bu oran genç nüfusta daha düşükken ileri yaşlarda %56’ya ulaşıyor. 14-17 yaş grubundaki gençlerde bu oran %11 iken, 18 - 24 yaşta %21, 25 - 34 yaşta %30, 35 - 44 yaşta %40 ve 45 yaş üstündekilerde %56.

  • Dışarı çıkarken örtünürüm

Kadınların %60’ı dışarı çıkarken başını örtüyor. 14-17 yaş grubundaki gençlerde bu oran %26 iken, 18 - 24 yaşta %42, 25 - 34 yaşta %61, 35 - 44 yaşta %67 ve 45 yaş üstündekilerde %74.

  • Evleneceğim kişinin veya eşimin başının örtülü olmasına önem veririm

Erkeklerin %46’sı evleneceği kişinin veya eşinin başının örtülü olmasına önem veriyor. İleri yaşlardaki erkekler evleneceği veya evli olduğu kadının başının örtülü olmasına daha fazla önem veriyor. 14-17 yaş grubundaki gençlerde bu oran %37 iken, 18 - 24 yaşta %41, 25 - 34 yaşta %48, 35 - 44 yaşta %50 ve 45 yaş üstündekilerde %48.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
PDF
Yorumlar
kısmer / 1 Aralık 2019 , Pazar 15:24
kıvırcık saçlıyım ve 3 ablamın saçıda kıvırcık
1.93 / 14 Ekim 2017 , Cumartesi 00:50
15 yaşındayım 1.93 üm boy olayı doğru
Yorum Yazın