Pelin Özkan; “Hedeflediğiniz kitleye iletişim yapmanız için, çok özel bir fikir bulmanız gerekiyor”

Sizin kendi iletişim stratejiniz var mı bu süreç dahilinde?

PÖ: Kişisel olarak mı marka olarak mı?

Pelin Özkan; “Eli Acıman’ın “Şunu hiç unutma başarılı olacaksan başarı için en önemli şart kendini değil, işini önemsemendir” sözü benim prensibim oldu”

Marka olarak yönettiğinizi düşünüyorum tabiî ki.

PÖ: Eli Acıman hayatı boyunca 2 tane söyleyişi vermiş. Bir tanesi yıllar önce Capital Dergisi’ne vermiş bir tanesini de 99’da bana verdi. Onun söylediği bir şey bana çok anlamlı geldi ve hep ona dikkat etmeye çalıştım, ben en son sorumda ona dedim ki “Bugünkü reklamcıları değerlendirir misiniz?”. “Sen bana hatırlat” dedi, isim vermeye başladım şu nasıl dedim, “O olmaz” dedi, niye dedim, “Çünkü o kendini önemsiyor işini değil” dedi, sonra Serdar Erener’i sordum, “Serdar Erener çok iyi” dedi, neden dedim, “Serdar Erener kendini değil işini önemsiyor ve şunu hiç unutma başarılı olacaksan başarı için en önemli şart kendini değil işini önemsemendir” dedi ve “Her şeyde kendini öne atman değil işini konuşturmandır” deyince ben de o prensibi biraz aşırı katı bir şekilde uyguluyorum.

Bazen gittiğim yerlerde, geçenlerde Garanti Bankası’nın Genel Müdür Yardımcısıyla tanıştık, ismimi çok iyi biliyor, Pelin Özkan deyince Mediacat diyor. Öyle bir tarzım var, kişisel bir stratejim yok açıkçası. Bazen kişisel PR yapan arkadaşlarım çok söylüyor gel senin PR’ını yapalım diye de, öyle bir yapım da yok açıkçası.

İhtiyacınız var mı?

PÖ: Yok, kaldıramam zaten.

Olsaydı yapardınız zaten.

PÖ: Bir de bazen de korkuyor insan, şöhrete ve paraya çok karşı duramıyormuş insan biliyorsunuz. O da bazen cazip görünmekle birlikte hasar verici olabilir.

Kesinlikle. Bizim tarz mesleklerde biraz dikkatli de olmak gerekiyor.

Şu an aklıma geldi, siz siyasal iletişimde de çok çalıştınız değil mi ekip olarak, Öykü olarak?

PÖ: Öyküyle benim çok ilgim yok. Necati çalışıyor. Ama onu gözlemliyorum tabiî ki.

Pelin Özkan; “Siyasi iletişimde kadın hareketi damgasını vurdu”

Mesela siyasi iletişim dersek size ne söylersiniz? Çok da gündemde.

PÖ: Siyasi iletişimde bu sene damgasını vuran, “kadın hareketi” oldu bence. KADER’in kampanyaları ve KADER’e destek veren viral kampanyalar. Bence KADER’in son yıllarda yaptığı kampanyalar, diğer kadın hareketlerini de çok canlandırdı. Biliyorsunuz “Başörtülü Kadınlar Platformu” gibi bir şey çıktı ve “Başörtülü aday yoksa oy da yok” gibi bir harekete başladılar. Ben o kampanyanın bu dönem kadın milletvekili sayısını artmasında çok etkili olacağını düşünüyorum. Zaten aritmetik de ortada CHP 110 tane kadın aday gösterdi bunun minimum 40 tanesi seçilebilecek, AKP 78 kadın aday gösterdi bunun minimum 38- 40 seçilecek, BDP’den var 14 aday, MHP’den var biraz, yani bu dönem 100 geçecek gibi görünüyor. O yüzden bu dönem partiler sınıfta kaldı ama kadın hareketi bence çok iyi ve KADER çok başarılı o anlamda.

Bir araştırma yaptık Tarhan Erdem ve ekibi halka sordular “Partiniz kadın aday gösterirse tavrınız ne olur?” diye geçmiş yıllara göre yükselme var oyların sayısında. En güzel nokta da şunda da yükselme var, “ben ailemde bir kadının milletvekili olmasını isterim” diyenler. Çünkü biliyorsunuz bizdeki yapıda “ailemden gitmesin de dışarıdan olabilir” gibi bir inanç var ya. Toplumu etkilemesi çok güzel bir şey.

Ben kadın hareketini, önümüzdeki dönem kadınların mecliste çok olmasını önemsiyorum, çünkü yeni anayasa hazırlanacak ve o yeni anayasada kadınların, asla feminist değilim ama, kadın haklarının, medeni hukukun, ticari haklardaki kadın haklarının korunması açısından kadınların orada olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum açıkçası.