Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Pelin Özkan; “Hedeflediğiniz kitleye iletişim yapmanız için, çok özel bir fikir bulmanız gerekiyor”

20 Aralık 2011 , Salı 16:29
Pelin Özkan; “Hedeflediğiniz kitleye iletişim yapmanız için, çok özel bir fikir bulmanız gerekiyor”

Ama şimdi puanlar çok yüksek biliyor musunuz? Artık çok yüksek ve çocuklar girebilmek için de birbirleriyle yarışıyorlar.

PÖ: Ama o zaman iletişim fakültelerinin biraz programlarını güçlendirmeleri lazım. Biz iletişim fakültelerine katkıda bulunmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki orada da çok ilgisizlik var. Oraya giden öğrenci de özellikle özel üniversitelerde, sırf okumuş olmak için ya da askerliğini tecil ettirmek için gidiyor. Biz bir ara mesela “Kampüsde Kedi Var” diye bir iki yıllık etkinlikler yaptık, Türkiye’nin en başarılı reklamcılarını, en başarılı iletişimcilerini alıyorsunuz götürüyorsunuz, hocalar zorla getiriyor öğrencilerini. Bu üzücü bir tablo.

İkincisi de ders programları da çok zayıf gördüğüm kadarıyla, İngilizce eğitimleri zayıf. İletişim fakültelerinin müfredatlarının çok güçlenmeye ihtiyacı var diye düşünüyorum. Oradaki öğretim üyelerinin de biraz donanımlarının artması lazım. Bir de bu kadar çok iletişim fakültesi olmamalıydı. Biz geçenlerde KAGİDER ile Kütahya’ya gittik. Orada bile iletişim fakültesi, meslek yüksek okulu olarak varmış. Bu kadarı fazla. Biz ayrıca 3 ayda bir de Mediacat Youth diye bir dergi yapıyoruz. Her ay bir tane iletişim fakültesi seçiyoruz ve onların öğrencileri ile hazırlıyoruz. Elimizden geldiğince onları desteklemeye çalışıyoruz ama dediğim gibi bizim çabamız yetmez, biraz kendilerinin de çabalaması lazım.

Pelin Özkan; “İletişim fakültelerindeki öğrencilerin kendilerini çok iyi yetiştirmeleri lazım, rekabet çok yoğun”

Tabi mutlaka. Kendilerinin zaten çok çalışmaları gerekiyor.

: Evet, yani şunu bilmesi lazım İletişim Fakültesindeki öğrencilerin, rekabet çok yoğun. Gazetelere bakın,  dergilere bakın, genellikle yeni girenler ya Boğaziçi mezunu ya da yurtdışından. O nedenle de kendimi çok iyi yetiştirmeliyim diye düşünmeleri lazım. Çünkü sonrasında rekabet çok büyük.

Pelin Özkan; “İstanbul bence Türkiye’nin önünde bir marka”

İstanbul ne ifade ediyor? Nasıl olsun? Nasıl markalaşacak sizce?

PÖ: Yıllar önce bir şey okumuştum, yıllar önce buraya İtalyan bir bakan geliyor ve bir söyleyişi yapılıyor, Hürriyet Gazetesi idi sanırım, Hürriyet Gazetesi’nin muhabirine diyor ki; “Burası organize edilmiş kaos gibi”. Bu benim için çok ilginç bir tanımdı. Gerçekten de öyle bir yapı, biz organize etmişiz ama bir kaos. Ama o bize kaos olarak gelen şey birçok yabancı için sürpriz, bizim kaos dediğimiz birçok şeye onlar sürpriz diyebiliyor.

Pelin Özkan; “İstanbul, bir şeyler yapmadan bile kendi kendini tanıtan bir şehir”

İstanbul bence Türkiye’nin önünde bir marka zaten. Yurtdışına gittiğiniz zaman kimse Türkiye’yi bilmiyor, ama İstanbul dediğiniz zaman hemen biliyorlar. Yani “Kültür Başkenti” çalışmalarının çok etkili olup olmadığı konusunda çok bilgi sahibi değilim ama sezgilerimle konuşacak olursam çok da etkili olmadığını düşünüyorum. Ama hiç onlara bile gerek kalmadan baktığınız zaman, çünkü biz genel olarak İstanbul’daki özellikle otellerle çok organizasyon yapan bir ekibiz, son yıllarda olağan üstü bir doluluk ve olağan üstü bir fiyat yüksekliği görüyorum.

Avrupa kentlerine göre hala ucuz İstanbul, özellikle servis ve otel kalitesi çok yüksek bir şehir. Bence o çok büyük bir avantaj. Uluslar arası kongrelerin toplantıların en çok tercih edildiği şehirlerinden biri olmaya başladı. Bu çok sevindirici bir şey bence, güzel bir şey. Bir şeyler yapmadan bile kendi kendini tanıtan bir şehir. İstanbul, böyle boğazdan bir akıntı var, bütün pislikleri oraya atıyoruz, kendi kendini temizliyor ya, İstanbul da biz onu ne kadar batırmaya çalışırsak çalışalım, o yine kendini kurtaracak bir nokta buluyor. Bu da bizim şansımız.

Reklamcılar, iletişimciler bence İstanbul ile ilgili şeyler yapmalı diye düşünüyorum ki, bazen yapılıyor. Biz mesela her sene Cannes Festivali için özel bir İngilizce sayı hazırlayıp götürüyoruz Mediacat olarak ve oraya yaklaşık 22 bin 25 bin iş insanı geliyor bütün dünyadan, oradaki insanların görmesini sağlıyoruz ve genellikle İstanbul ile ilgili bir şeyler koyuyoruz, bazen kapak İstanbul ile ilgili oluyor.

Geçenlerde bir şey öğrendim, Helsinki geçen sene, bu senenin dünya tasarım şehri seçilmiş ve gelecek sene için de İstanbul başvurmuş. Bu da güzel bir gelişme, demek ki bir şeyler yapılıyor, çok güzel bir gelişme. İstanbul herkesin de kendini yakın hissettiği bir şehir, bizim, Batılıların, Doğuluların herkesin kendisinden bir parça bulduğu bir şehir.

Kültürlerin, dinlerin birleştiği bir şehir.

PÖ: Biz 3 – 4 yıl önce Robert McKee diye bir hoca davet etmiştik. Bir senaryo hocası, “screen writing” kursu veriyor. Bütün Hollywood bundan ders alıyor. Hocanın şöyle bir şeyi vardı, senede 10 tane veya 15 tane seminer düzenliyor, 3 günlük seminerleri. Bunların belirli şehirleri var, Londra’da yapıyor, Milano’da yapıyor, Amerika’nın çeşitli şehirlerinde yapıyor ve Avustralya’da yapıyor, hiç değiştirmiyor. Reklamcılar yazmış, Serdar Erener yazmış, biz birkaç kere yazdık, hiç kabul etmedi gelmeyi. Sonra ben araştırdım adamı, mitoloji çok seviyormuş, çünkü derslerini anlatırken senaryo anlatıyor ve “story telling” anlatıyor, orada da mitolojiden gelen, tarihten gelen 7 tane hikayeyi anlatıyor. Biz dedik ki, Robert McKee’i etkilemenin yolu herhalde İstanbul’u güzel bir hikaye ile yazmak. İstanbul’la ilgili bir şey yazdık, sizi öyle bir yere davet ediyoruz ki, şu kadar imparatorluğa başkentlik yapmış falan. İnanın bir gün sonra cevap verdi “geliyorum” diye. Yani kendimizin ikna edemediği adamı, İstanbul ikna etti.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
VİDEO İZLE
Yorum Yazın