Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Aytül Özkan: “Halkla İlişkiler, şirketlerin kaçınılmaz bir politikası haline geldi”

24 Kasım 2011 , Perşembe 11:07
Aytül Özkan: “Halkla İlişkiler, şirketlerin kaçınılmaz bir politikası haline geldi”

Aytül Özkan: “Türkiye’nin tanıtımında en eksik gördüğüm şeylerden bir tanesi halkla ilişkiler”

Bu iletişim yapısını biraz ülkemize taşıyalım. İstanbul’un markalaşması üzerine ne dersiniz?

AÖ: Ne diyebilirim ki, gönül başka ne ister ki? Özellikle İstanbul. Sanırım çok fazla bir emek ve strateji istemeden İstanbul kendi kendine bazen o yerlere geldi diye düşünüyorum. Hani Avrupa’nın biraz durgunlaşması, yaşlanması, sıkıcı hale gelmesi, gri olması maalesef 2009 krizinin çıkmasıyla pekişmesi, İstanbul’u çok cazip hale getirdi. İstanbul zaten dünyanın en güzel şehri. Bunu hepimiz biliyoruz. O meyvelerden nasıl faydalanabiliriz? Yenilerini daha nasıl ekebiliriz? Çok hızlandı bu işler. O çok sevindirici ama dediğim gibi gönül istiyor ki, onu da şu meşhurluk değil de markalaşma sürecinden doğru geçirebilelim. Ve İstanbul’umuzda en üst düzey yöneticileri, yönetim kurulu başkanları her kimse onlar, başarı ve kent olarak tarihinde olan, gündeminde olan, bundan sonra geleceğinde olan, etkili olacak herkes, yerel yönetimler, ulusal yönetimi, sivil toplum örgütleri bütün bunlarla birlikte İstanbul’u hak ettiği marka sürecine taşıyalım. Biraz önce konuştuğumuz sihir, İstanbul’da var. Bunu doğru bir algılama yönetimi, ilişki yönetimi, pazarlama yönetimi yaratıcılık anlamında yoğurursak, kimse tutamaz İstanbul’u. Herkes gibi ben de İstanbul aşığı bir insanım.

Türkiye’nin markalaşmasına isterseniz girmeyelim. Bu konuyu her sene konuşuyoruz. Mutlaka güzel işler yapılıyor. Ama ben yine de bunu televizyondan ya da kitlesel mecralardan daha detayına indirmemiz gereken bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin tanıtımında en eksik gördüğüm şeylerden bir tanesi halkla ilişkiler. Yani onun tüm dünyada, bölgede, Avrupa’da biz her nerdeysek (Avrupa, Ortadoğu, Afrika bölgesinde) hiç önemli değil, özünde bu konuda kanaat liderleriyle, basınla, tüketicilerle, sanal ortamda, demin birçok örneğini konuştuğumuz bireylerin oluşturduğu platformlarda, daha yapacak çok işimiz var. Mutlaka özünde sattığımız şey güneş, kum, deniz. Bu yollardan çok başarılı geçmiş ülkeler var, Hindistan, Mısır gibi. Buralarda İstanbul gibi kendi kendine parlayan önü parıltılı bir şehir var. Bu konular çok eksik. Hedef alınmış etkin ama küçük kitlelerle Türkiye’nin o dokusunu daha fazla öğretmeliyiz, anlatmalıyız. Anlatacak çok şeyimiz var. Halkla ilişkilerde en önemli şeylerden bir tanesi anlatmak, detay, hikâye. Filmler, hikâyeler, geçmişimiz o kadar çok kaynağımız var ki. Bütün bunlar mutlaka anlatılıyor.

 Arşivlere ve aktivite takvimlerine baktığınız zaman aslında yapılan çalışmalar var. Ama ben bunu da sorguluyorum. Acaba burada bir israf mı var? Hadi israf helal olsun, sonuçta ülkemize, vatanımıza dönüyorsa hiç kimse bunu sorgulayamaz, ama bu kadar planlı mı emin değilim. Yani bütün o güçler, kaynaklar daha odaklı bir şekilde bir araya gelebilir diye düşünüyorum. Çünkü sıkıldık artık biliyor musunuz, hala seyahat edip de “Türkiye öyle miydi?” İstanbul’a ilk defa gelip de birçok uluslu şirketlerle de çalışıyoruz hala bu yüzyılda, “Aman Tanrım burası neymiş!”, artık bunları duymayalım. Hala duyuyoruz ve bunun bu kısmını ben sevmiyorum.

Uluslar arası bir networkun içinde hizmet veriyor olmak nasıl bir şey?

AÖ: Bence çok iyi bir şey. Şöyle ki, sonuçta bizler Türk’üz. Çok uluslu derken, Ogilvy için konuşuyorum tabi, hemen hemen dünyanın her pazarında faaliyet gösteren bir networkun ülke başkanlığını yapıyorum 10 yıldır. Sonuçta önceliğimiz bizim Türkiye şartlarında Türkiye tüketicisiyle, Türkiye medyasıyla, Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin iletişimde çözüm ortağı olabilmek. Ama bütün bunları yaparken de global birikimden, deneyimden, bazı alanlarda geride kaldıysak ya da yeni yeni keşfediyorsak teknoloji gibi dijital gibi, faydalanmak büyük avantaj. Bu her yerde olduğu gibi lokal de olsanız çok uluslu da olsanız, genel vizyona ve o networkun çalışma sistemine bağlı bir şey.

Bu tek yönlü değil herhalde değil mi Aytük Özkan. Buradan da bilgi akışı vardı sanıyorum. Burada da yaşayan bir profil var çünkü.

AÖ: Olmaz olur mu? Zaten orada bir network var. Zaten kendi damarları, o pazarlarla besleniyor. O pazarlardan aldığı, yöneticilerinden aldığı, yeteneklerinden aldığı her şeyi bölgesel olarak da global olarak da bir havuzun içine koyuyor. Tekrar onu dağıtıyor. Yani böyle dönüp dolaşan o devri yaşayan, bilgi akışını sağlayan, en önemlisi de paylaşan bir yapı olabiliyor. Böyle olmayan yapılar da var. Sırf kendi sektörüm için konuşmuyorum, global olup da bu damarları çok iyi çok fazla işlemeyen yapılar da var. Merkezden çok fazla bir şey alamıyorsanız ya da sizden çok fazla bir şey istemiyor, performans olarak operasyondaki başarılarınıza bakılıyor. O da bir kültür yani. Ben Ogilvy networkun içinde çok paylaşımcı, yeteneklerin önünü açan, her pazarını takip eden bir yapının öncelikli olduğunuzu görüyorum, bu iyi bir his. Yani size birileri sahip çıkıyor ya da birileri zamanında uyarıyor. Ben de profesyonel formatta biri olduğum için çok seviyorum bu tarafını.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
VİDEO İZLE
Yorum Yazın