Sibel Asna: “Her kurumun kendi etik çizgisini tanımlaması ve bunu ilan etmesi gerekiyor”
Burada etik kurallar çok önemli değil mi?
Sibel Asna: Esas olan etik kurallardır, her şey onun etrafından döner. Her kurumun kendi etik çizgisini tanımlaması ve bunu ilan etmesi gerekiyor. Biliyorsun biz bunu seneler evvel yaptık ve bize gelen herkes bilir ki bizim etik kurallarımız çerçevesi dışında biz bir şey yapmayız. Bunu da talep etmezler. Zaten ona göre geliyor gelen.
Kaç yıldır halkla ilişkiler mesleğini yapıyorsunuz?
Sibel Asna: 30 yıldır bu işi yapıyorum. Bu sene 30. Yılım kutlandı.
İletişimde en çok sevdiğiniz veya en çok severek yaptığınız şey nedir?
Sibel Asna: Ben sivil toplum örgütleriyle çalışmayı seviyorum, bayılıyorum. Umuyorum ki, o günlerde gelecek ve ben sadece sivil toplum örgütleriyle çalışacağım. Yani o hayatımın olmazsa olmazı. Eğer onlar olmazsa zaten ben bu ülkede bu işi yapamam. Bu kadar önemli benim için. Yarın öbür gün umuyorum ki, ben sadece onlara hizmet vereceğim.
Sibel Asna: “Samimiyetsizlik beni en çok rahatsız eden şey”
Meslekte en sevmediğiniz alan nedir? Bazı işler çok zor olabiliyor değil mi?
Sibel Asna: Ben işimi çok seviyorum, 30 yıldır bu işi büyük bir aşkla yapıyorum. Sevmediğim alan ne olabilir, “mış” gibi yapan insanların karşımda olmaları, zaten onlarla sürdüremiyorum da. Biraz böyle kötü yanım da var. Karşınızdakinin böyle göz boyayabileceğini düşündüğü, kandırmacaya veya idare ederim ben bunu düşüncesiyle hareketlerini sevmiyorum. Galiba samimiyetsizlik beni en çok rahatsız eden şey.
Seçme hakkınız olsa tekrar bu mesleği seçer miydiniz?
Sibel Asna: Hiç şüphesiz. Daha iyi nasıl yaparımı belki düşünürdüm, belki daha fazla eğitim almak isterdim ama kesinlikle bu mesleği yapardım.
Sibel Asna; “Gençlerin çok daha yetkin, çok daha donanımlı, daha aydın olmaları gerekiyor”
Gençlere halkla ilişkiler mesleğini öneriyor musunuz?
Sibel Asna: Kesinlikle. Bizim meslek, bugünkü ortamda, bizim dönemimizden çok daha fazla komplike. Dolayısıyla gençlerin çok daha yetkin, çok daha donanımlı, daha aydın olmaları gerekiyor. Yani entelektüel birikim olmazsa olmaz. Eğer dil bilmiyorlarsa, hiç düşünmesinler, tek dilde değil birkaç dil bilmeliler. Eğer okumaktan haz etmiyorlarsa, eğer sadece yüzeysel televizyon ve dinleme kültürüyle yetiniyorlarsa, bu işi yapmaya hiç soyunmasınlar. Bu kadar ciddi söylüyorum.
Çünkü bugünün insanı artık daha çok yetkin bilgi istiyor. Miktar olarak fazla istemiyor, ona sabrı yok ama o verilen küçücük ve kısa bilginin son derece yetkin olmasını istiyor. Yetkin bilgi verebilmek için çok bilmek gerekir. Yoksa uzun uzun sayfalar yazılır sonrada bir keçi boynuzu, hiç bir şey çıkmaz. Ama gerçekten bilgiliyseniz bir konuyu özetleyebilirsiniz.