Sibel Asna: “Medya iletişimi gittikçe önemini kaybediyor”
Medya iletişimi burada nerede?
Sibel Asna: Medya iletişimi gittikçe önemini kaybediyor. Dijital ortama bakın, sizin gazeteniz ertesi gün sabah çıkıyor, haber zaten anında önümüze geliyor, televizyonlar da akşama biraz daha ayrıntısını veriyor. Gazete neyi verecek ertesi gün? Gazete, derinlemesine bilgi verecek. Bu mecraların bana sunmadığı, yeterince etkili olamayacağı ve derinlemesine bilgiyi verecek. Onun için medyada kendini bu yönde geliştirecek.
Ama gençler okumuyor, sadece dinliyor.
Sibel Asna: Evet bir de o var tabi. Ama ben yine de yazılı mecraların her zaman var olacağına inanan bir insanım, olmalı da. Çünkü aksi takdirde dinleme kültürüyle okuma kültürü arasında çok büyük bir fark var. Dinleme kültüründeki insanların yüzeyselleşme oranıyla okuma kültüründeki insanların derinleşme oranı arasında dramatik fark var. Onun için bir yandan okuyacağız ama medya eski gücünde olmayacak.
Medya bu gücünü artık bilgiden almak durumunda, derinlemesine, değerli ve önem verilen bilgiden almak zorunda. Yani okuyucu onun verdiği bilgilere değer ve önem verdiği için okuyacak. Kamuoyu araştırmalarını görüyoruz. En çok güvenilen kurumlar arasında medya kaçıncı sırada? Ona göre bakalım ona göre karar verelim. Bilmiyorum artık.
Sibel Asna; “İtibar, gerçek neyse onun sonunda gelen bir ödül!”
Böyle bir yapının içinde sizce itibar nerede?
Sibel Asna: İtibar gerçeğin kendisi. İtibar, gerçek neyse onun sonunda gelen bir ödül, onun sonunda gelen en büyük armağan. Öyle itibarlı olacağım deyip itibarlı olunamaz, itibar yönetimi deyip yönetilemez. Eğer gerçeğinde, işin özünde yoksa, gerçek kurumsal değerlerin içinde etik ilkeler, insana saygı, hakkaniyet, doğaya saygı gibi evrensel kurallar yer almıyorsa o zamanda istediğiniz kadar yönetin itibarlı olamazsınız. Ancak öyleymiş gibi yaparsınız, öyle olmadığınız da hızla ortaya çıkar zaten, hele bugünkü ortamda.
Kurumların insanlardan ne farkı var ki. Siz eğer “mış” gibi yapan bir insansanız, hemen üçüncü cümlede bilemedin beşinci cümlede zaten o “mış” gibilerin alt yapısı çıkar ortaya. Dolayısıyla gerçek sadece gerçektir. Ben ne diyorum, “Bizim işimiz gerçeği yansıtmak”, bizim işimiz imaj yaratmak değil. Bizim işimiz, gerçek neyse onu akılcı, yaratıcı, yenilikçi yöntemlerle kamuoyunun bilgisine sunmak.
