Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Sibel Asna: “Bizim işimiz, gerçeği akılcı, yaratıcı, yenilikçi yöntemlerle kamuoyunun bilgisine sunmak.”

12 Ekim 2011 , Çarşamba 18:36
Sibel Asna: “Bizim işimiz, gerçeği akılcı, yaratıcı, yenilikçi yöntemlerle kamuoyunun bilgisine sunmak.”

Sibel Asna; “Üniversitelerin hızla bu yeni çağa uygun bir teçhizat geliştirmeleri gerekiyor.”

İletişimin geleceği nerede? Nasıl bir dünya bizi bekliyor?

Sibel Asna: İki çelişkili duygum var. Bir yandan çok karamsarım ve bu karamsarlığımın sebebi çevre. Çevre açısından dünyanın çok iyi bir yönde ilerlediğini düşünmüyorum. Hızla tükettiğimizi ve tükettiklerimizi de kolay kolay yerine koyamayacağımızı ve önümüzdeki 30 yılın çok parlak bir yıl olduğunu düşünmüyorum. Ben çok erken geldiğini gördüm bu buzul meselesinin, küresel ısınma, kirlilik oranlarını. Ben açıkçası bir 30-40 yılımız var diye düşünüyordum. Gördük ki, yok. Yok ve ne yazık ki dünyanın gelişmiş ekonomileri, başta Amerika ve Çin, bu konuda o kadar farkında değillermiş gibi bir tutum içinde. Türkiye de çok farkında değil.

Türkiye de maalesef çok değerli bir zenginliğini yitiriyor, tarım ülkesi olabilecek bir ülkeyi, toprakları hızla kaybediyoruz. Çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme diyeceğim. Ben Anadolu’yu çok dolaşıyorum ve gördüklerim beni çok üzüyor. Çok çirkin bir Anadolu yarattık. Bundan 100 yıl önceki Anadolu’yla veya 50 yıl önceki Anadolu’yla bugünkü Anadolu arasındaki dramatik fark hepimizi alarme etmeli. Bu sebepler yüzünden çevre açısından son derece karamsarım. Dolayısıyla çevre olmayınca istediğiniz kadar gelişmiş ekonomileriniz olsun, istediğiniz kadar gelişmiş teknolojileriniz olsun, fanuslarda mı yaşayacağız, kavanozlarda mı yaşayacağız?.

Sibel Asna; “İletişim alanında olağanüstü heyecan verici bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum”

Öngörüm bu şekilde, böyle yaşanacak. İşte apartman katında tarım yapılıyor, işte sera ortamlarında yaşam şekilleri tasarlanıyor… Temiz havayı arayacağız, temiz suyu arayacağız. Bu konuda çok karamsarım. Bir o kadar da kurumların sadece reyting, sadece karbon salınım ölçümleme, ödül gibi şeyleri acilen bırakıp, gerçek çözümle meşgul olmaları gerektiğine inanıyorum. Bu işin çevre bacağı.

İletişim alanına gelince olağanüstü heyecan verici bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Dijital medya, bambaşka bir dünyaya götürüyor bizi, iletişimin bütün bildiğimiz ezberleri bozulacak, iletişim yeniden tasarlanacak ve çok daha farklı bir şemsiye altında toplanacağını düşünüyorum.

Çünkü düşünebiliyor musunuz, her çalışanınız, kurum çalışanınız, Twitter’dan anında sizin söylediğiniz her şeyi ya teyit edecek ya yalanlayacak. Dolayısıyla bizim artık iletişimciler olarak yeniden düşünmemiz lazım. İşimizi de iş yapış şekillerimizi de yeniden düşünmemiz lazım ve en önemlisi bu meslekte çalışacak olanların eğitimlerini de gözden geçirmemiz gerekiyor. Üniversiteler biraz geriden geliyor. Üniversitelerin hızla bu yeni çağa uygun bir teçhizat geliştirmeleri gerekiyor. Bunu uzun yıllardır söylerim ben, halkla ilişkiler eğitiminin yeterli olmadığını düşünüyorum.

Bugün, portföyümdeki müşterilerime hizmet verebilecek nitelikteki insanların, o iş kolundaki yetkinlikleri gelişmiş olmalı; yani bir bankacılığa hizmet veriyorsanız finans bilginiz olması gerekiyor, havacılığa hizmet veriyorsanız o alanı bilmeniz gerekiyor. Makine mühendisliği, endüstri mühendisliği bunların bizim disiplinlerimizin içine girmesi gerekiyor. Dolayısıyla artık bizim eğitimlerimizin de disiplinlerin birbiriyle buluşması, farkı disiplinler altında uzmanlaşmalarla gerçekleşmeli. Belki eğitim süreci içinde kimi insanlar finans konusunda, kimileri sanat konusunda uzmanlaşacak, kimileri perakende ve tüketim üzerine gidecek ama bunu üniversitelerin bir an evvel görmesi gerekiyor. Gençlerde kendilerini ona göre hazırlamalılar.

Kuruluşlara, PR ajanslarıyla çalışmanın ne faydası var?

Sibel Asna: Dışarıdan bir göz, en önemlisi dışarıdan şeytanın avukatı diyelim. Birincisinin ve en önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum. Yani kurumsal körlük içinde olmayacaklar. Kurumu kendi gerçekleriyle buluşturacak en objektif, dost göz olacak. Hem şeytanın avukatlığını yapacak hem de dost göz olacak. Her kurumun problemleri vardır veya içeriden görünmeyen, kendi kendine insanların çok iyi yaptıklarını düşündüğü bir sürü alanı vardır.

Her şeyden önce kurumların objektif göze ihtiyacı var. İkincisi, daha da önemlisi, pek çok disiplini, pek çok kültürü, pek çok farklı alanı kapsayacağı için birlikte çalıştıkları ajansları, onlara çok farklı boyutlar getirecektir. Kurum, “B2B” ilişkilerden tutun farklı kurumlarla işbirliği veya farklı sivil toplum örgütleriyle işbirliği, farklı hedef kitlelerle işbirliği imkanı yaratacak çok daha geniş bir perspektiften bakacak. Kurumların sadece kendi konusu, kendi ürünü, kendi alanına odaklanmayan, objektif, bilgili, sektör jargonuna hakim danışmanlara ihtiyacı var.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
VİDEO İZLE
Yorum Yazın