Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Necla Zarakol; "Doğru iletişim yaparak toplumda çok önemli bir görevi yerine getiriyoruz"

30 Nisan 2012 , Pazartesi 15:32
Necla Zarakol; "Doğru iletişim yaparak toplumda çok önemli bir görevi yerine getiriyoruz"

Necla Zarakol; "Her hatadan bir ders çıkarmayı düşünürüm"

Damganızı vurduğunuz olumlu veya keşke yapmasaydım dediğiniz bir proje oldu mu?

NZ:  En olumlusu, kriz zamanı devlet başkanlarına “Rakı Gönderme” projemiz. Hakikaten çok iyi yer aldı. Galip Bey’le sohbet ederken o anda çıkmış bir projeydi. Onu çok iyi uyguladık diye düşünüyorum. Nitekim dernek de bizi ödüllendirdi. Hoş bir projeydi.

Yapmasaydım dediğim şey yok. Yani hiç olmasaydı dediğim şey yok. Her hatadan bir ders çıkarmayı düşündüğüm için aklımda pişman olduğum, niye yapmadım dediğim bir şey yok. Gazeteciliği bırakırken çok canım yandı, çok acıdım ama üzülmedim, iyi ki bıraktım dedim. Şimdi bilgi birikimi itibariyle daha zenginim. Ben hala gazeteci olsaydım belki bir konuda yoğunlaşacaktım, orada bilgilerim çok derin olacaktı ama şimdi, çok çeşitli alanlarda çalışıp, oralarda daha fazla derinleşiyor olmak beni çok tatmin ediyor. Çok öğreniyorum. Hala öğreneceğim şeyler var.

Necla Zarakol; "Yaptığımız iş itibariyle birçok kurumun aile doktoru gibiyiz"

Bu süreç içinde, farklı sektörlerden, Yaş aralıkları fazla, vizyonları değişik çok yöneticiyle çalıştınız. Biz iletişimciler için yöneticilerle iletişimi konuşmak zor bir konu. İletişim mesleği de Türkiye’de 40 yıla, 50 yıla, gerçek anlamda belki de 30 yıla sahip.. Bu süreçte yöneticilerin iletişim alanında tepki koydukları konu neydi? Bir yönetici iletişime nasıl bakmalı? Yönetici nasıl ikna edilir, iletişimin kendisine fayda sağlayacağını nasıl gösterirsiniz?

NZ: İletişimi iyi bilen ve iyi yöneten birkaç tane örneğe bakmalarını tavsiye ediyoruz. Şirketlerin şöyle bir problemi var, belki trend olduğu için “iletişim çok önemli, Türkiye’nin en iyi iletişim şirketiyle çalışalım” gibi bir gayret içine giriyorlar. Konkur açıyorlar, bir şirket kazanıyor. O sırada genel müdür ve karşıda da o şirketin tepe yöneticisi beraber bir yola çıkıyorlar. Ondan sonra bir bakıyorsunuz genel müdür hayatınızdan çıkıyor ve sizi daha dün bu işe başlamış kişilerin arasına bırakıyor.

Necla Zarakol; "Müşteriyle iş yaparken, ben ne kadar kendimi sorumlu hissediyorsam o müşterinin yöneticisi de aynı derecede sorumlu hissetmesi lazım"

Biz yaptığımız iş itibariyle birçok kurumun neredeyse kurum yöneticisinin aile doktoru gibi bir şeyiz. Özellikle kriz varsa veya kriz alanlarında çalışıyorlarsa en gizli sırlarını bizlerle paylaşmak zorundalar, en ciddi belki kimseye söylenmeyecek bilgileri paylaşmak zorundalar. Ondan sonra uygulamaya geçtiğiniz zaman bir bakıyorsunuz karar vericiler ortadan kayboluyor ve sizin atmanız gereken adımlar daha geniş inisiyatif kullanılamayan veya tam olarak perspektifi veya amacı anlamayan kişiler arasında kaybolup, pırıltısını yitirip gidiyor. Beni en çok üzen şey aslında bu. Sadece patronlarla konuşalım demiyorum, bu yanlış bir düşünce. Ama müşteriyle iş yaparken, ben ne kadar kendimi sorumlu hissediyorsam o müşterinin yöneticisi de aynı derecede sorumlu hissetmesi lazım. Yani bu sadece tamam biz şu şirketle çalışıyoruz, gazetelerde çokta görünmek istiyoruz, bize gazetelerde dergilerde alan sağlasınlar, alan yaratsınlar, biz oralarda konuşalım değil. Ne konuşacaksın? Niye konuşacaksın? Kimle konuşacaksın? Bu konuşmanın senin için yaratacağı sorunlar var mı? Geleceğe ilişkin vizyonunu anlatırken bu vizyon eski ve yıpranmış mıdır, belki tazelenmesi mi gereklidir? Bütün bunların bizim tarafımızdan değil birlikte düşünülüyor olması lazım.

Biz bazen diyoruz ki, “Bunu söylemeyelim, bu eskidi artık, Herkes bunu söyledi. Biz yeni bir şey söyleyelim, kendimizi ayrıştıralım” diyoruz. Bu düşüncede olduğumuz zaman temas noktasında olan genç arkadaşlarla aynı frekansı tutturamıyoruz bazen. Böyle bir problem var. Amerika’da niye şirketler bu kadar parlak? Çünkü CEO’lar bizzat bu işin içindeler. Burada yapılan araştırmalarda doğruluyor ki, şirketle ilgili algılar, o şirketin tepe yöneticisinin algısıyla paralel gidiyor. Yani o şirketin patronu eğer kamuoyunda saygınsa o saygıdan şirketi de pay alıyor, şirketin saygın patronu ortada yoksa o saygınlık sınırlı bir yerde kalıyor. Bunu anlamadıkları için “tamam artık, biz buraya bir iletişim departmanı kurduk, arkadaşlarımız yürütebilir” diyorlar. Hayır, yürütemezler, çünkü bu konjonktür sık sık değişiyor. Buna uygun temaslar, tepkiler vermek gerekiyor, oralarda eksik kalıyoruz.

Bizim 20-22 tane müşterimiz var, aralarından 3-5 tanesiyle ilişkimiz fevkalade gidiyor. Niye? Çünkü tepe yöneticisi işin içinde. Bir kısmıyla eh işte gidiyor, aralarda görüşüyoruz. Ama bir kısmında da eğer müşteri hattımızdan çıktıysa, iki taraf da memnun olmuyor diyelim. İster istemez böyle oluyor, samimi görüşüm bu.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
VİDEO İZLE
Yorum Yazın