Necla Zarakol; " İyi yönetilen bir şirketin hak ettiği şekilde kamuoyunda algılanmasını sağlamak itibar yönetimidir"
Meslek etiği, etik, itibar hakkında neler söylemek istersiniz?
NZ: Orada da aşağı yukarı demin dediklerime benzer şeyler söylemek istiyorum. Her kurumun belli yükümlülükleri var. Bir iş, en basit sıradan bir dükkân açıyorsanız bile, orada mal aldığınız müşteriye, size hizmet veren elektrik-su idarelerine, İGDAŞ gibi kurumlara kazancınızdan pay almak durumunda olan devlete, herkese karşı yükümlülükleriniz var. Eğer siz bu yükümlülüklerinizi doğru anlayıp bunları kusursuz yerine getirirseniz, zaten şirketinizi, dükkânınızı, kuruluşunuzu, holdinginizi iyi yönetiyorsunuz demektir. Tabi bir dükkânın paydaşlarıyla holdinginki çok farklı olabilir. Kazancınızın bir kısmını toplumla paylaşıyorsanız, çalışanlarınıza doğru davranıyorsanız, devlete karşı yükümlülüklerinizi yerine getiriyorsanız zaten iyi yönetilen bir şirketsinizdir. Bunu da bir iletişim ortağı yani bir şirket aracılığıyla kamuoyuna doğru bir biçimde anlatırsanız bunun adı da itibar yönetimi oluyor. İtibar yönetiminin özü budur.
İyi yönetilen bir şirketin hak ettiği şekilde kamuoyunda algılanmasını sağlamak itibar yönetimidir. Ama vergi vermiyorsanız, ben sosyal sorumluluk projesi yapıyorum diye küçük büyük parayı koyup, daha sonra buna inanılmaz büyük paralar harcayıp, iletişim yapmaya çalışıyorsanız, bu bir yerde hakikaten ters dönüyor ve bumerang gibi bunu yapmak isteyeni çarpıyor.
Etikle ilgilide hakikaten birebir davranışlardan tutarak, dürüstlük, açıklık (bilgiyi paylaşma anlamında), şeffaflık (gereken her bilgiyi paylaşmak), çalışanlarla iyi ilişkiler sürdürmek, başkasının malına işine göz dikmeden kendi işini en iyi şekilde yapmaya çalışmak… Böyle birtakım standartlar var.
Bizim mesleğimizin kendi standartları da var. Mesela az önce konuştuğumuz gibi gazetecilerle farklı ilişkiler içine girmemek, ilişkileri bilgi temeli üzerinde akıtmak ve yönetmek vs. bütün bunlar çok önemli kavramlar. Aslında bu bakımdan ben bu mesleği yaptığıma çok memnunum. Özellikle etik standartlarının yaygınlaşması konusunda da bizim ekstra bir görevimiz var. En önemli misyonumuz bu bence. Çünkü hakikaten kötüleri halının altına süpürmek yerine iyileştirme alanlarını bulmak (herkes hata yapabilir), iyileştirme alanlarını zenginleştirmek ve doğru olanı kamuoyuyla paylaşmak için çok önemli bir görev yapıyoruz. Bu anlamda biz iletişimcilerin doğru iletişim yaparak toplumda çok önemli bir görevi yerine getirdiğimizi düşünüyorum.
Bugün baktığınız noktadan, yeniden bu mesleği seçmek ister miydiniz?
NZ: İsterim, çok isterim. Çünkü eğer istemiyor olsaydım, 40 yılımı bitirdim, şimdi çalışmıyor olurdum. Hep emekliliğe doğru gitsem, ne yapsam, nasıl yavaşlasam diye düşünüyorum ama yavaşlamıyorum.
Necla Zarakol; " Bizim işimizin bir zorluğu var, çok fazla parametreyle bağımlı"
Dünyayı dolaşayım, resim yapayım gibi bir hayaliniz var mı?
NZ: Sanmıyorum, ama bir kitap yazmayı istiyorum. Kendi hatalarım, karşılaştığım sorun alanları üzerine, kötü örnekler kitabı gibi bir şey yazmayı istiyorum. Neden başarısız oldu? Aslında tabi bizim işimizin bir zorluğu var, çok fazla parametreyle bağımlı. Siz doğru kurabilirsiniz, bir paydaşınız bir yerde yanlış yapabilir, önünüze yasal bir engel çıkabilir, akşamdan sabaha bir yönetmelik değişir, sabah bir problemle karşılaşırsınız, bütün planladığınız şeyler sizin düşündüğünüz gibi akmayabilir, gitmeyebilir. O zaman ne olacak, başarısız oluyorsunuz. Yani nerede hata yaptım diye geri dönüp o hatadan ders alayım diye onu yazsanız, iki sene sonra bir benzerini yapsanız yine bu sefer başka bir şey ayağınıza takılabilir. Politik PR alanında, politik alanda yaptığım işlerin, en azından iyi niyetle başlanan işlerin neden beklenen sonuçları vermediği gibi bir şeyler yazmak istiyorum.
