Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Halkla İlişkiler Çalışmalarının Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Bir Değerlendirme

15 Nisan 2014 , Salı 12:59
Halkla İlişkiler Çalışmalarının Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Bir Değerlendirme
 
Halkla ilişkiler, çoğulculuk anlayışının gelişmiş olduğu demokratik toplumlarda örgütlerin gereksinim duydukları toplumsal desteği, güveni, rızayı elde etmek için gösterdikleri planlı ve sistemli iletişim çabalarıdır. Günümüzdeki anlamda halkla ilişkiler çalışmalarının tarihsel arka planı çok eski değildir. Bununla birlikte, halkla ilişkilere özgü bir nüveyi çok eski çağlardan bu yana süre gelen örgüt-çevre ilişkilerinin, iktidar mücadelelerinin içerisinde görebilmek mümkündür. Kurumlar, kuruluşlar, yönetme erkini elinde bulunduranlar etkili olabilmek, yasal meşruiyetin yanı sıra toplumsal meşruiyet de elde edebilmek adına her zaman için çevrelerinin desteğine gereksinim duymuşlardır. Bu desteğin elde ediliş yöntemi ise dönemin siyasal, ekonomik, teknolojik koşularına bağlı olarak değişmiş; basit propaganda tekniklerinden halkla ilişkilere doğru evrilmiştir. Halkla ilişkiler, toplumsal değişimin izlenmesi, toplumsal taleplerin belirlenmesi, örgütlerin kendilerini ifade edebilmesi gibi açılardan günümüzde önemli işlevlere sahiptir. Ancak, yakın bir gelecekte bu işlevini, önemini yitireceğine ilişkin önemli göstergeler vardır. İnsanlar hızlı bir şekilde çevrelerinde olup bitenlere karşı ilgilerini, kendi yaşamlarını ilgilendiren kararlara katılma iradelerini kaybetmektedirler. 
 
Uygarlık tarihinin belli bir döneminde insanların yerleşik düzene geçip bir 
arada yaşamaya, ilişki kurmaya, örgütlenmeye, ticaret yapmaya başlamalarına koşut 
olarak, yönlendirme, ikna etme, tutum ve davranış değişimi meydana getirme, onay 
yaratma, rıza elde etme gibi çabaların da ortaya çıktığı görülmektedir. Tarihsel süreç 
içerisinde bu çabaların, baskı ve şiddetten katı propaganda uygulamalarına, daha 
sonra ise halkla ilişkiler kapsamında değerlendirilen çalışmalara doğru evrildiği 
anlaşılmaktadır. 
 
Toplumların sosyal, ekonomik, siyasal açılardan değişmesi, demokratik 
kazanımların artması, baskı grupları, sivil toplum örgütleri gibi her türlü tahakküme 
karşı direnç oluşturabilecek dinamiklerin ortaya çıkması; kitlelerin yönlendirilmesi, 
tutum ve davranışlarının değiştirilmesi, sevk ve idare edilmesine ilişkin 
yöntemlerinin de değiĢtirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Farklı bir ifadeyle, daha 
önceki dönemlerde zihinlere çekiç ile çakılmaya çalışılan düşünce, anlayış veya 
ideolojiler günümüzde çok ince uçlu kalemlerle hat sanatçılarına özgü bir maharetle 
“zarifçe” işlenir olmuştur. 
 
Hangi yöntem, teknik veya araçla olursa olsun, belli konularda kamuoyu 
oluşturmaya, kamuoyunu şekillendirmeye veya onun desteğini elde etmeye yönelik 
tüm çabaların içerisinde manipülatif bir yönün mutlak bir şekilde bulunduğunu 
söylemek mümkündür. Bu bağlamda, ajitasyon, propaganda, halkla ilişkiler gibi 
yöntemler arasındaki farklılık ise manipülasyonunun derecesinden, amacından, 
örgütsel çıkarın yanı sıra gözetilen toplumsal faydadan kaynaklanmaktadır. Konu ile 
ilgili yapılan akademik çalışmalarda uzun zamandır bu farkın altı çizilmekte ve 
halkla iliĢkiler propagandadan daha farklı bir yere oturtulmaya çalışılmaktadır. 
Diğer yandan, her fırsatta propagandanın ne kadar kutuplaştırıcı, radikalleştirici ve 
kışkırtıcı bir etkiye sahip olduğu, etik kaygılardan ne kadar uzak olduğu buna 
karşılık halkla ilişkilerin birleştirici, dengeleyici ve uyumlaştırıcı yönü 
vurgulanmaktadır. 
 
Siyasal, sosyal, ekonomik, teknolojik gelişmelere bağlı olarak üretim, 
tüketim, iktidar ilişkileri değişmiş, belli bir iktidar alanını işgal edenler, yönetme 
erkini elinde bulunduranlar, toplumsal gereksinimleri karşılamak için oluşturulmuş
toplumsal sistemler daha dünyevi, daha rasyonel meşruiyet dayanakları bulmak, 
duyurmak ve kabul ettirmek zorunda kalmışlardır. Halkla ilişkiler, bu zorunluluğun 
var ettiği bir olgu olarak kabul edilmektedir. Çünkü halka ilişkiler çalışmaları sayesinde gereksinim duyulan onayın, rızanın, güvenin, daha kapsayıcı bir ifade ile toplumsal meşruiyetin sağlanması ve sürdürülmesi mümkün olabilmektedir. Yukarıdaki tespitlerden hareket edilerek tasarlanan bu çalışmada; halkla ilişkiler olgusunun ortaya çıkışında, gelişiminde rol oynayan temel dinamiklerin 
neler olduğu, günümüzdeki örgütler açısından halkla iliĢkilerin ne ifade ettiği, yakın gelecekte ne ifade edeceği, halkla ilişkiler kapsamındaki çalışmalarının boyut, hacim ve nitelik olarak nerelere varabileceği ayrıntılı bir şekilde ele alınıp tartışılacaktır. 
 
Hangi amaçla oluşturulmuş olursa olsun her türlü örgütlenme içinde yer aldığı toplumsal çevrenin desteğine, ilgisine, teveccühüne gereksinim duyar ve bu gereksinimi karşılamaya yönelik çaba gösterir. Bu çaba çerçevesinde, benimsenen anlayışlar, geliştirilen yöntemler tarihsel süreç içerisinde farklılıklar göstermiş, dönemin siyasal, ekonomik, teknolojik koşullarına bağlı olarak değişmiş, biçimlenmiştir. Basit propaganda teknikleriyle kolaylıkla yönlendirilebilen kitlelerin 
zaman içerisinde beklentileri, çevreleriyle olan iliĢkileri, hassasiyetleri değişmiş, kendilerine yöneltilen mesajlara daha eleştirel bakmaya, bir araya gelerek kendi yaşamlarını etkileyen konuları daha fazla, daha kapsamlı bir şekilde müzakere etmeye başlamışlardır. Buna bağlı olarak, saygınlık, güven, destek elde etmek isteyen kurum ve kuruluşlar, varlıklarını meşru temellere oturtmaya çalışan siyasal oluşumlar, var olabilmek için her şeyin olağan kabul edildiği bir ortamda rekabet etmeye çalışan firmalar halkla ilişkiler kapsamında değerlendirilen günün koşullarına uygun, geçerliliği olan politika ve planlar üretmek, çalışmalar yapmak durumunda kalmışlardır. 
 
Toplumların gelişme, modernleşme, demokratikleşme çizgisi düz bir çizgi değildir ve incelendiğinde çok fazla kırılmaların yaĢandığı görülmektedir. Dolayısıyla, halkla ilişkiler çalışmalarıyla ilgili gelişmelerin aynı hızla, aynı doğrultuda, kırılmaksızın, olumlu bir şekilde süreceğini söyleme olanağı yoktur. Çünkü halkla ilişkiler çalışmaları, demokratikleşme, demokratik hakların kullanımı, yönetsel süreçlere etki edebilme gibi faktörlerden ve bunları sağlayan bilgi ve iletişim teknolojilerinden fazlasıyla etkilenmektedir. Bu bağlamda, insanların sayısız kaynaktan gönderilen mesaj kırıntılarının oluşturduğu bir nehirde sürüklendiği ve bu nehir içerisinde kafasını kaldırıp etrafta neler olup bittiğini anlama merakını ve kendisini ilgilendiren kararlara katılma iradesini kaybetmeye başladığı göz önünde bulundurulduğunda, halkla ilişkilerin geleceği ile ilgili olumlu şeyler söyleyebilme olanağı kalmamaktadır. 
 
Doç. Dr. Ayhan BİBER
 
 
 
 
 
 
 
 
Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Yorum Yazın