Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Ahmet Pura; "Bir yönetici, reklam ve halkla ilişkiler çalışmalarından güven bekler"

11 Mart 2013 , Pazartesi 15:03
Ahmet Pura; "Bir yönetici, reklam ve halkla ilişkiler çalışmalarından güven bekler"

Ahmet Pura; "Bugün iş hayatında "değer" dediğiniz toplam manzumenin çoğu yok."

Bu çalışmalarda değerler nerede? Toplumsal değerler, bireysel değerler, etik değerler...

AP: Yaya geçidinde arabasını park edenler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kural ihlal ettiklerini.

AP: Ve karşısındaki insanlara değer vermediklerini. Bugün iş hayatında değer dediğiniz toplam manzumenin çoğu yok. Babamın bana okuttuğu Adab-ı Muaşeret Kuralları diye bir kitap vardı. Ben son 4 - 5 aydır o kitabı arıyorum, ona benzerleri var. Çünkü bir yerlere onun özetlerini göndermek ihtiyacını hissediyorum. Bu kitabı babam arada bir oku istersen derdi. Adab-ı Muaşeret dediğimiz şey, hayatı mutlu kılan, edepli kılan, değerli kılan detaylardır, ama onları yaşıyor, biliyor olmak lazım. Şimdi sadece birebir ilişkilerde değil, otururken, kalkarken, yemek yerken, selam verirken bir takım kurallar vardı. O kuralların dışına çıkıldığı zaman hayatın çok lezzeti olmuyor. Bizler hep o eski kuralları uygulamak zorunda olamayız ama değişime, yaratıcılığa da uymalıyız ama bazı değerler var ki, o değerleri kullandığınız zaman hayat ve ilişkiler çok daha sağlıklı oluyor. Adab-ı Muaşeret yönünde topluma kazandırmamız gereken çok şey var diye düşünüyorum.

Ben her zaman üniversitelere de gidince diyorum ki, şirketleri yönetenler insanlar. Dolayısıyla biz değerlerimize sahip olmalıyız ki, hem gelecek nesiller o çerçevede yetişsin, hem de şirket kültürleri daha farklı çizgilerde oluşsun.

AP: Birilerinin bunları konuşuyor olması lazım, uyguluyor olması lazım, takip ediyor olması lazım. Çok kayıta değer bir şey değil, ama ben bana misafirim geldiği zaman aşağı kapıya kadar beraber inmezsem, bir şeyleri eksik yapmış hissediyorum. Toplumda öyle tipler var ki, misafirini geçirirken koltuğundan bile kalkamıyor, o zaman diyorsunuz ki bu herhalde koltuk gidecek diye korkuyor, kalkamıyor koltuğundan. Biz bunu söylediğimiz zaman bazı yeni yetişen yöneticilerimiz bunu uygun bulmayabilirler ama bunu hissetmek lazım.

Bir kere, birilerine uygun gelmeyen bir şeyler konuşuyoruz belki ama insanı sevmediğiniz ve saygı göstermediğiniz takdirde siz zaten onu bulamayacaksınız. Bir süre sonra ihtiyaç hissedeceksiniz biri sizi sevsin, saygı duysun. Bir bakacaksınız yok, çünkü siz onu göstermediğiniz için karşılığını alamayacaksınız bir süre sonra.

Dilerim sektörlerde, en azından bizim kendi iletişim sektöründe biraz daha farklı profille yapılar ve arkadaşlıklar, ekipler oluşur. Özellikle bizim sektörümüz için çok daha önemli, değerlere ve görgü kurallarına sahip olmak.

AP: Sorumluluklarımız var. İletişim sektörü bu konuda eksik olan tarafları eğitici ve öğütücü özelliğe sahip.

Kesinlikle. Bu nedenle de daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor.

Ahmet Pura; "Reklamın ruhu ölçümden geçiyor"

Reklam pazarının büyüklüğü ile ilgili ne söylemek istersiniz? Dijitalin dışında genel sektöre baktığımızda, sizce en çok hangi alandaki reklamlar daha çok dikkat çekiyordur? Televizyon mu, gazete mi, dergi mi?

AP: Reklam pazarı ile ilgili çok şey söylemek isterim. Benim söylediklerimi kapalı kapılar arkasında bazı kişiler eleştiriyorlar ama duygularımda çok samimiyim. Şu anda pazar 2.7 milyar dolar civarında, ben 2016'da 5 milyar dolar olması gerektiğini söylüyorum. Hatta iki önceki sempozyumda bunu kürsüden söylerken, o dönem Sayın Sanayi Bakanı öğlen yemek yerken, bana "Başkan sen çok pesimistsin o süre gelmeden sen bunu yakalarsın" dedi. O mesaiden çok umutlandım ben, gidişat da öyle. Ama ben son dönemlerdeki söylemlerimde artık 10 milyar dolarları değil bu sektör 15 milyar dolarları konuşmalı, zamanı geldi diyorum. Ama bazı küçük oyunlar var. O küçük oyunlar, günlük kısır çekişmeler, zaman zaman sektörü geri götürüyor, o küçük hesaplardan kaynaklanıyor. Günlük kısır çekişmeler, bu sektörü kısır hale getirir. Ne kadar rahat, bilinçli, mantıklı, şeffaf olursak, bu sektörün büyüme potansiyeli o kadar büyüktür.

Nüfusa, ekonomik gelişmeye bakıyorsunuz, bunların içinde bunu en verimli hale getirecek sektörlerden bir tanesi reklam sektörüdür. Reklam sektörü bence şu an en kısır dönemini yaşamaktadır Türkiye'de, çünkü reklamın ruhu ölçümden geçiyor.

Ahmet Pura; "Biz ölçülmemiş reklama reklam demeyiz"

Biliyorsunuz 2011'in Aralığı'ndan 2012 yılı noktalanana kadar televizyon gibi reklam yatırımlarından %56-%57 pay alan mecra ölçümsüz geçirdi. Reklamvereni ürkütmeyin diyorum ben, reklamveren çok çabuk ürker, ürkünce de sistem olumsuz hale gelir. Ben pazarın 5 milyar dolarla 10 milyar dolarlara akılcı yöntemlerle gideceğine inanıyorum. 10 milyar 15 milyar iddialı rakamlar, %100'lerden bahsediyoruz. Ama bu sektör 2009 - 2013'de Türk Lirası bazında %110 büyüyecek.

Ahmet Pura; "Ben özellikle reklam sektörünün büyümesinin ülkemizin sınırları içerisinde verimli modelin bulunması ile daha verimli olacağını düşünüyorum"

Yurtdışına açılımla bu hareketlilik nerede olacak?

AP: Yurtdışına açılımla ilgili filmlerin gitmesi, reklamlar konusunu söylüyorsanız onların geçici modalar olduğunu düşünüyorum. Ben özellikle reklam sektörünün büyümesini ülkemizin sınırları içerisinde verimli modelin bulunması ile daha verimli olacağını düşünüyorum. Çünkü 75 milyonun olduğu ülkemizde, hala özellikle tüketim ürünlerinde Avrupa Birliği ülkelerinin yarısındaysak, bu potansiyelin var olduğu da biliniyorsa, bunun reklamla desteklenmesi gerektiğini biz biliyorsak, önce mahallemizdeki gücü büyütmemiz lazım, sonra dışarılarla iletişime geçmemiz gerekir diye düşünüyorum.

O zaman işverenlerin bu alana biraz daha kaynak yaratmasını bekliyoruz

AP: Kesinlikle bekliyoruz. Ama özellikle işverenlere, reklam verenlere hizmet veren açılımların da çok akılcı değişimli yaratıcılığı da sağlıyor olması lazım. Özellikle halkla ilişkiler dediğiniz tarafla ilgili ben sadece son üç beş senedir değil son on senedir söylediğim bir takım mesajlar var. Ben orada bir kabuk değişikliğinin, yapı değişikliğinin zamanının geldiğini düşünüyorum. Çünkü reklamveren bunu bekliyor.

Hangi yönde olmalı bu? Öneriniz var mı?

AP: Şu yönde olmalı; bundan 15 sene önce nasıl halkla ilişkiler ajansı reklamverene gittiği zaman kendini dinletip, yönlendiriyor idiyse, bugün de o role geçecek gelişmeyi sağlamalı diye düşünüyorum. Ben o dönemleri yaşadığım için çok rahat söylüyorum, halkla ilişkilere yönelik yetkililer geldiği zaman, biz kendilerine teslim olup dediklerini izler ve yapardık.

Şimdi bununla da ilgili çok net yaşadığım bir olay var, arkadaşlarım bana kitap yaz diyorlar, becerim yok ama anekdot var yine. İki sene önce bir ödül töreninde yine, çok değer verdiğim bir reklam ajansının genel müdürü bana "Ahmet Bey, 22 senede ne değişti?" dedi. Çünkü o genel müdür, 22 sene önce o ajansın müşteri temsilciymiş, dedim ki "22 sene önce sen müşteri temsilcisiyken reklamverene gittiğin zaman doğru genel müdürün odasına gidiyor muydun? gidiyordun. Şimdi kapıda ürün müdürü bekliyor musun? bekliyorsun. Değişiklik budur." Mantalitede önemli bir değişiklik var bu da iletişimi etkiliyor, iletişim sektöründeki iletişimi etkiliyor.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
VİDEO İZLE
Yorum Yazın