Feride Edige; "Gençler işin mutfağındaki detaylara çok önem vermeliler"
Geleceğin iletişimcileri, genç iletişimciler hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne yapsınlar, ne yapmasınlar?
FE: Ben gençlere çok inanıyorum. Bizim ofiste ortalamayı ben ve Selma Çapa bozar. Diğerinin yaş ortalaması 28’dir. Gençlerin gözlerinin açık olmasına, etrafla ilgilerine, dünyada olup bitenlere duydukları meraka, sosyal medyaya olan ilgilerine bayılıyorum.
Genç iletişimciler iyi bir iletişimci olmak için ne yapmalılar?
FE: İyi bir iletişimci olmak için ilk önce mutlaka bu işin mutfağındaki detaylara çok önem vermeliler. Bol okumalılar. Hız çağında kitap okunmuyor, her şey internetten bakılıyor ama okumakta çok yarar var. Kendilerini kısa, öz ve net ifade edebilme biçimlerini bulabilmeliler. Çok çalışmalılar.
Feride Edige; "Bizim mesleğimizde yaptığınız iş sizin bir imzanız olarak kalıyor ve fark ediliyor"
Bu kadar detaylı bilgi birikimi, genel kültürü isteyen bir meslek karşısında meslekle ilgisi olmayan herkes bizim mesleğimizi yapmaya can atıyor. Bu durumla nasıl mücadele ediyoruz?
FE: Edemiyoruz. Bir masa ve bir telefonu olan halkla ilişkilerci oluyor. Eskiden de öyleydi şimdi de değişmedi. Yaptığınız iş diğer bir işin referansı oluyor. Bizim işte “word of mouth” her yerde önemli ama bizde en çok bu önemli, yaptığınız iş sizin bir imzanız olarak kalıyor ve fark ediliyor.
Feride Edige; "Artık bilginin doğruluğunu araştırmak gerekiyor"
Halka ilişkilerde araştırmanın önemi nedir?
FE: Arka mutfak araştırma. Ama araştırma eskiden zordu şimdi artık keyifli. Eskiden bilgiye ulaşmak o kadar zordu ki şimdi istemediğiniz kadar bilgi bir düğmenin ucunda. Artık bilginin doğruluğunu araştırmak gerekiyor.
Çalışmalarınızda hedef kitlenizi nasıl belirliyorsunuz?
FE: Ben artık hedef kitle bile demiyorum. Hedef birey diyorum. Hedef birey önemli. Kişisel dokunuş önemli. Çok değişiyor, değişime ayak uydurmak gerekiyor.
Gençleri halkla ilişkiler mesleğini seçmeleri için nasıl yönlendirebiliriz?
FE: Zaten albenisi ve pırıltısı olan bir meslek. Nasıl yönlendireceğimiz önemli değil, çok yönelen var, sebat etmeyi nasıl öğretiriz onu konuşmak lazım. Çünkü renginden, pırıltısından, albenisinden herkes PR yapmak istiyor ama içeri girdiğinde gerek fiziksel, gerek zihinsel olarak stresi bol bir meslek, sebat edemiyorlar. Asıl konu sebat etmelerini sağlamak.
Feride Edige; "Halkla ilişkiler yurtdışında çok daha itibar gören bir sektör"
Uluslar arası çalışmalarda bulunduğunuzda Türkiye’deki sektörle Uluslar arası sektör (IPRA’da da varsınız) arasındaki farklılık nedir?
FE: En başında ücret farklılığı var. Halkla ilişkiler, yurtdışında, çok daha itibar gören, farklı boyutlarda ücret ödenen bir sektör. İş yapma biçiminde birçok ülkeye göre daha creative olduğumuzu düşünüyorum. Teknolojiyi çok daha yakinen ve çabuk kullandığımızı düşünüyorum. O tarafla farkımız PR’a ayrılan bütçelerin daha çok olması. Bu sebeple ajansların elleri kolları daha çok uzuyor, daha başka şeylere ulaşabiliyorlar, farklılık burada. Yoksa ben Türkiye’de ki PR sektörünün hakikaten çok düzgün işler yaptığını düşünüyorum.
Ne kadar güzel, büyüyen, gelişen bir sektörün içindeyiz. Uluslar arası kuruluşlara Türkiye’den verilen hizmetler var. Çok büyük başarı ve gurur verici, meslektaşlarımızla gurur duyuyoruz.
FE: Bu anlamda mütevazı olmamamız gereken bir konu.
