Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
  • Anasayfa >
  • Hiçbir şeyden çekmedik, trafikten ve kuyruklardan çektiğimiz kadar

Hiçbir şeyden çekmedik, trafikten ve kuyruklardan çektiğimiz kadar

10 Temmuz 2014 , Perşembe 12:47
Hiçbir şeyden çekmedik, trafikten ve kuyruklardan çektiğimiz kadar
İnsanların paraya dair fikirlerini kökten değiştiren PayPal, zaman, para ve teknoloji ilişkisine odaklanan ilginç bir araştırmaya imza attı. Türkiye, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, İsrail, İtalya, Japonya, Rusya, Singapur, İspanya, İngiltere ve ABD’de yapılan araştırma, teknolojinin insanların gündelik hayatlarına, alışveriş alışkanlıklarına ve ekonomiye nasıl etki ettiğini ve bunun ülkeden ülkeye nasıl değiştiğini gözler önüne serdi. 
 
İşte araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlar… 
 
EN ÇOK BANKA VE KREDİ KARTI TAŞIYAN MİLLETİZ 
En çok banka ve kredi kartı taşıyan millet Türkler! “Cüzdanınızda en çok ne var?” sorusuna verilen yanıttan çıkan sonuç bu… Çünkü Türklerin yüzde 62’si “Cüzdanımda en çok banka ve kredi kartı var” diyor. Bizi yüzde 60 ile İsrailliler takip ediyor. Yüzde 15 ile bu listenin sonunda yer alan Japonlar, “Cüzdanımda en çok üyelik ve sadakat kartları taşıyorum” diyenler arasında başı çekiyor (yüzde 38). 
Yine Türklerin yüzde 13’ü cüzdanlarında banknot ve bozuk para (Ruslar yüzde 55 ile bu alanda şampiyon), yüzde 18’i ise kimlikler bulunduruyor. 
 
Bununla birlikte dünya geneline bakıldığında insanların cüzdanlarına adeta bağımlı olduğu göze çarpıyor. “Cüzdanınızla ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusuna verilen cevaplar şöyle. “Cüzdanım olmadan yapamam, tüm hayatım içinde” diyenlerin oranı yüzde 28 iken, cüzdanlarını “İhtiyaç duyduğum şeytan” şeklinde tarif edenlerin oranı yüzde 27. 
 
İnsanların yüzde 23’ü cüzdan taşımaktan hoşlanmazken, yüzde 15’i cüzdanların çok fazla yer kapladığını savunuyor. Yüzde 7’lik bir kısım ise, en gerekli olduğu zamanlarda cüzdanlarını evde unuttuklarından yakınıyor. 
 
Ancak tahmin edileceği gibi “Yanınıza neyi almadan asla evden çıkmazsınız?” sualine en sık verilen yanıt cüzdan değil, anahtar. Anahtar yüzde 47 ile ipi göğüslerken, yüzde 23 ile cep telefonu ikinci, yüzde 20 ile banka kartı üçüncü ve sadece yüzde 10 ile en sonda cüzdan geliyor. 
 
TEKNOLOJİNİN FENDİ ÇANTALARI YENEMEYECEK
“Yakın bir gelecekte tüm ödemeler dijital olarak yapılsa, bu çantalara nasıl yansır?” dendiğinde ise insanların hemen hemen yarısı (yüzde 48) bunun çantaların tedavülden kalkmasına yol açmayacağını söylüyor. Yüzde 18’lik bir kesim çantaların işlevselliklerini yitireceğini, ancak moda aksesuarı olarak kalacaklarını; yüzde 15’i boyutlarının hayli küçüleceğini, yüzde 11’i sadece cep telefonu taşımak için kullanılacaklarını, yüzde 7’siyse tarih olacaklarını düşünüyor. 
 
TÜRKLER EN ÇOK İŞTEKİ AÇIKLARINI KAPATMAK İSTİYOR 
“Tek tuşla ödeme yapma imkanı size günde 30 dakika kazandırsa, bu zamanı nasıl değerlendirirdiniz?” sorusuna ankete katılanların çoğu, yani yüzde 43’ü, “Arkadaşlar ve ailemle vakit geçirmek isterdim” yanıtını verirken, Türklerin sadece yüzde 45’i bu vakti aileleri veya arkadaşlarıyla değerlendirmeyi planlıyor. Çünkü ankete göre Türklerin yüzde 55’inin söz konusu yarım saatte en çok yapmak istedikleri “İşteki açıkları kapatmak”. 
 
İşteki açıkları kapatmak konusunda Türklere yüzde 41’le en fazla yaklaşan ülke İsrail; Ruslar, İtalyanlar ve Fransızlar bu listenin sonunda yer alıyor. Ayrıca kazandıkları 30 dakikada Türklerin yüzde 32’si dinlenmek, yüzde 27’si kitap okumak, yüzde 25’i spor yapmak, yüzde 19’uysa uyumak istiyor. 
 
Buna karşılık “Günde bir saat fazladan zamanınız olsa bu vakti nasıl değerlendirirdiniz?” sorusuna Türklerin yüzde 32’si “Kendim için bir şeyler yapardım”, yüzde 30’u “Ailemle vakit geçirirdim”, yüzde 26’sı ise “Eğlenmeye ve dinlenmeye vakit ayırırdım” yanıtını veriyor. Japonların yüzde 63’ünün “Kendim için bir şeyler yapardım” demesi ve ABD’lilerin neredeyse yarısının (yüzde 49) aileleriyle vakit geçirmek istemesi de dikkat çekiyor.
 
İŞE GİDİP GELMEK VAKİT KAYBETTİRİYOR
Ankete katılanlara yöneltilen bir başka soru da “Gün içerisinde en çok ne yaparken vakit kaybettiğinizi düşünüyorsunuz?” idi. Bu soruya verilen yanıtlara göre, Ruslar en çok (yüzde 36) manav alışverişi ve yemek yapmak gibi günlük işlerin zaman kaybı olduğunu düşünüyor. Buna karşılık trafikte kalmaya ne Ruslar (yüzde 13) ne de Almanlar (yüzde 10) zaman kaybı olarak bakıyor. 
 
Türkiye’de ise durum şöyle: Nüfusun yüzde 17’si trafikte, yüzde 14’ü günlük işlerin, yüzde 22’si işe gidip gelirken harcanan zamanın, yüzde 16’sı ödeme yapmak için kuyrukta beklemenin, yüzde 10’u manasız toplantı, e-mail ve telefon görüşmelerinin heba edilmiş vakitler olduğunu söylüyor. Türklerin yüzde 12’si “Ben vaktimi çok verimli kullanıyorum” derken, disiplin ve çalışkanlıklarıyla ünlü Almanların yüzde 19’la bu yanıtı en çok veren millet olması elbette sürpriz değil. 
 
TRAFİK SORUNU VE HESAP BİLGİLERİNİ VERMEK EN ÇOK BİZİ ZORLUYOR
Günlük hayatta karşılaştıkları zorluklardan, online formlara tekrar ve tekrar hesap ve kredi kartı bilgilerini girmek, ödeme yapmak için sıra beklemek ve trafik arasında hangisinden kurtulmak istedikleri sorulduğunda Türklerin yüzde 39’u oyunu trafikten yana kullanıyor. Yüzde 33’ü kuyrukta beklemenin ortadan kalkmasını arzu ediyor. 
 
Trafik sorunundan kurtulmayı umanların başında, yüzde 56 ile İsrailliler (ki dünya genelinde de durum böyle, insanların yüzde 42’sı trafiğin ortadan kalkmasını istiyor) geliyor. Kuyrukta beklemekten en az hoşlanan halk, yüzde 54 ile İtalyanlar. Tekrar tekrar hesap ve kredi kartı bilgilerini girmekten en çok sıkılanlar da yüzde 23 ile yine Türkler. 
 
BANKA VE MAĞAZADA KUYRUK TÜRKLERİ ÇILDIRDITIYOR
Peki insanlar en çok nerede beklemekten sıkılıyor? Postane, banka ve mağazalarda kuyruk beklemekten en çok sıkılanların başını, yüzde 80 ile Çinliler ve yüzde 77’yle Türkler çekiyor. Bu iki ülkeyi yüzde 76’lık oranla İtalya ve Brezilya takip ediyor. Buralarda kuyrukta beklemekten en az etkilenenlerse yüzde 40 ile ABD’liler. 
 
Türklerin beklemeyi tahammül edemedikleri (ankete katılanların yarısı) bir başka şeyse toplu taşıma araçları. Sadece Singapurlular yüzde 52 ile bu konuda bizden biraz ileride. ABD’liler ise bu konudan hiç şikayetçi değil. 
 
JAPONLARA GÖRE SABREDEN DERVİŞ MURADINA ERMİYOR
Nezaketleriyle ünlü Japonlarsa, sabırlı olmaya aynı önemi vermiyor. Dünya genelinde sabırlı olmak olumlu bir özellik olarak yorumlanırken, tek istisnayı Japonlar oluşturuyor. Hiçbir Japon sabrı erdem olarak görmüyor, hatta yüzde 50’si fazla sabırlı olmanın gereksiz strese ve ertelemelere sebep olduğunu iddia ediyor. Sabırlı olmanın önemine en çok inananlarsa, yüzde 70’le ABD’liler. 
Türklerin ise yüzde 42’sine göre sabırlı olmak bir erdem; yüzde 40’ı “Hayat yolunda gittiği sürece sabır iyidir” diyor; yine yüzde 40’ı fazla sabrın zararlı olduğu kanısında. 
 
DAHA İNSANİ BİR DÜNYA İÇİN ‘İNSAN EKONOMİSİ’
İnsanların birbirleriyle daha yakın ilişki kurabileceklerine ve de kurmaları gerektiğine, hayatın daha insani ve anlamlı olduğu bir dünyanın mümkün olduğuna inanan PayPal bu fikri ‘People Economy/İnsan Ekonomisi’ olarak adlandırıyor. Üretenler, paylaşanlar ve işbirliği yapanlar; satın alanlar, satıcılar ve ticaret yapanlar hepsi aynı şeyi istiyor: Daha fazla söz hakkı ve daha az engel! 
PayPal’ın kesintisiz teknolojik inovasyonu, süreçleri iyileştirme çabası ve insanların paralarına hükmetmelerini sağlama misyonu, ‘People Economy/İnsan Ekonomisi’nin tamamlayıcı unsurları. 
“Yenilikçi bir marka olan PayPal her zaman öncü olmak için çalışıyor. Dünya hızla değişiyor. Biz de pazardaki değişikliklere ve taleplere ayak uydurmak zorundayız” diyen PayPal Global Marka ve İletişim Başkan Yardımcısı Christina Smedley sözlerini şöyle sürdürdü: 
 
“Tüm dünyada, yani küresel bir pazarda hizmet veriyoruz. Hizmet verdiğimiz insanları güçlendirecek ürünler sunabilmemizin yolu da tüm dünyada desteklediğimiz temel değerleri hem yerel hem evrensel düzeyde daha iyi kavramaktan geçiyor. Yaptığımız araştırma da bize yol gösteriyor.”
Araştırma, PayPal adına, İngiliz araştırma şirketi Reputation Leaders tarafından gerçekleştirildi. PayPal’ın en büyük 15 pazarında yapılan ankete, yaşları 18 ila 64 arasında değişen 15 bin 105 kişi katıldı. 
 


Yorum Yazın