Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Hangi marka size heyecan veriyor?

12 Ekim 2011 , Çarşamba 13:09
Hangi marka size heyecan veriyor?

Sizi bilmem ama bana heyecan verenin, yenilikçi markalar olduğunu keşfettim. Öncesinde de böyleydi, ancak, belki de The Brand Age dergisinde iki yıldır yazınca marka konularına daha farklı yaklaşmayı öğrendim. Yenilikçi, teknoloji ile bağlantılı, tasarımı farklı, gençlerin üretimini hissettiğim ve gençlere yönelik ürün markalarının beni daha çok etkilediğini fark ettim.
AppleStore’a son dört yılda farklı ülkelerde defalarca girdim. Bir ürün almaya girdiğimi düşüneceksiniz, ancak, ben geçen ay iPad 2’yi alana kadar henüz Apple ürünü kullanmamıştım. Ama bir Apple Store her zaman ilgimi çekti ve mutlaka ziyaret etmek için programımda zaman ayırdım.

İletişim olmadan marka olunmuyor. Bir markanın tüketiciyle buluşma noktasında bazı kırılımları bulunuyor. Tüketici genel marka algısına baktığı gibi, aynı marka algısına sahip aynı ürünü üreten iki kuruluş arasında kendi ruhuna iyi geleni seçme lüksüne her zaman sahip. Bu nedenle de kuruluşlar tüketiciye ürünün yanında bir de pakete yerleştirdikleri yüz gram ruh, kısaca aşk satıyorlar… :)
Apple dünya üzerinde bir marka heyecanı yaratıyor. Yıllardır gözlemliyoruz, dünyadaki iletişim çalışmaları çok etkileyici. Düşünsenize, merkezde yaratılan heyecan halkalar halinde dünyayı sarıyor. Gençler için Apple ürünleri bir zirve, sahiplerse şanslılar, değillerse hayallerinde sahip oluyorlar.
Diğer yandan, Apple Store’lara en son ne zaman girdiniz bilmiyorum ama, ben geçen ay üç mağazaya girdim. Tıpkı bankalar gibi, önce sıra numarası aldım, sonra içeri girdim, ürünlere baktım, incelemek istediğim ürün için yakışıklı, güzel, güler yüzlü, bilgili, çoğunluğu üniversite öğrencisi olan satıcılardan birinden randevu aldım, sıram gelince de ürünle ilgili bilgi aldım. Ancak, bana verilen sipariş nedeniyle alma kararını hemen veremeyince, daha doğrusu yöntemi de bilemeyince, bana ayırdığı süre dolduğu için ayrıldı ve ben yeniden randevu sırasına girdim. Sonra tekrar görüşme ve sonuçlandırma…

Çalışanlar bir markanın ruhu. Aslında çalışanlar bir markanın ruhu, heyecan yaratmada onların payı çok büyük. Marka elçisi onlar aslında. Bu heyecanı onlara yansıtabilmek de onları yakalayabilmekle mümkün. Marka bağımlılığını sağlamak, sahiplenilmesini, bütünleşmeyi sağlamak önemli. Müşteri önemli ve memnun edilmesi her geçen gün zorlaşıyor. Daha çok talepkâr müşteri haline dönüşüyor. Markalar da müşteri memnuniyetine, neredeyse ürün kadar önem vermek ve zaman ayırmak zorunda kalıyorlar. Çünkü her bir müşteri yeni müşterileri yaratıyor.
Çalışanların bilgili ve markayı taşıyor olması, müşteri memnuniyetini ve yeni müşteriler yaratılmasını sağlıyor. Apple Store’larda gördüğüm şu ki, müşteri kadar çalışan var, belki daha fazla bile olabilir. Buna rağmen, sıra var ama o zamanın da nasıl geçtiğini anlamak çok zor, hatta randevu sırası geliyor ama siz ürün incelemekten sevinemiyorsunuz bile…
Bu arada bir Apple Store çalışanı, 65 yaşında bir kadın, bir diğeri 65 yaşında erkek olunca daha da heyecanlandım. Düşünsenize, içinde oldukları yaş, bilgisayarı sonradan gördükleri, öğrendikleri bir yaş, ama içlerindeki heyecan onlara çağı yakalatmış. Çok iyi kullanıyor ve temel teknik bilgilere sahipler ki, orada görevliler ve satış yapabiliyorlar. Birden Türkiye’deki paralel kişileri düşündüm ve içim burkuldu, emeklilik ve ne yapacağını bilememek, sıkılmak.
Apple bir dünya yaratmış. Bu dünyayı da yan ürünlerle sürekli besliyor. Mağazadaki her ürünü incelemek istiyorsunuz. Aksesuarlar çok farklılık göstermiş. Başka markalar, Apple ürünleri için aksesuarlar tasarlamışlar. İki dünya markasının tek üründe birleşmesi de güzel bir duygu. Lüks tüketicinin bilgisayar, cep telefonu, iPad gibi araçları kullanımında lüks aksesuar seçeneği yadsınamaz, neredeyse taşlı iPad bile kullanmak isteyebilirler.
Ayrıca Apple, ürünler arasında bir entegrasyon da yarattı süreç içinde. Ofis bilgisayarı, gezici bilgisayar, mobil bilgisayar, cep telefonu – bilgisayarı, hepsi de birbirinden akıllı ve birbiriyle uyum içinde. İşte diğer rakiplerinden de en büyük farkı bu olsa gerek.

BlackBerry satış hızı düşünce, cep telefonu ile yetinmedi iPad taklidi tablet çıkardı ama tutmadı; hisseleri de borsada hızla düşüyor; düşen satışlar ve yetersiz servis müşteri memnuniyetini müşteri kaybına çevirdi. HP yazıcıdan bilgisayara geçti, derken tablet bilgisayarı çıkardı; ama geri çekti çünkü beklediği satışı yapamadı. Taklit değil, gerçek ürünün entegrasyonu belki daha başarılı bir ürün yelpazesi olabilir.
Diğer yandan dünyada teknoloji hızla değişim gösteriyor. Ar-Ge çalışmaları çok büyük yenilikleri ortaya çıkarmak üzere devam ediyor. Markalar yeni ürünlerde birbiri ile yarışıyor. Tüketici de bekliyor, kendisine iyi davranılan ürünü ve beklediği, iyi olacağına inandığı ürünü alıyor. Kuruluşların işi çok zor, çünkü markalaşma süreci hem kolay değil, hem yatırım gerektiren zaman alan bir süreç. Bir de buna dünya markası olma konusunu eklediğinizde daha da büyüyor.

Dünya markası için devlet teşviki ve güç birliği önemli. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ile görüştüğümüzde, Türkiye’nin markalarının olması için çalışmaların planlandığını belirtti. Bu yıl 500 projeye destek vereceklermiş, proje sahipleri ile üreticileri buluşturarak, yerli sanayinin güçlendirileceğini söyledi. Bu sene bir de ilk yerli otomobilimizin üretimi için teşvik sağlayacaklarını belirtiyor. Bunlar başlangıç tabii. Tekstilde, tasarımda, sanatta her alanda dünyada bilinen bir markaya sahip olmak hepimize gurur verir.
Markalaşma sürecinin profesyonelce yürütülmesi gerektiğini de bir kez vurgulamamız gerekiyor, “ben geldim, markayım” maalesef olmuyor.
En güzel konu, dünya markası olmanın öneminin devlet tarafından benimsenmesi ve bunun gerçekleşmesine zemin hazırlayacak teşviklerin sağlanması. Kuruluşların ve markaların yalnız bırakılmaması, Türkiye’nin tanıtımını da sağlayacak markaların yaratılmasında güç birliği ve iş birliği yapılması. Üreticiler, sanayiciler de yalnız bırakılmaktan, destek alamamaktan yoruldular adeta.
Dünyadaki bir yeni model de, kendi ülkesinde sanayi kurmadan, sadece hizmeti yöneterek marka sahibi olmak. Özellikle tekstil ve elektronikte üretimler Çin, Pakistan ve Hindistan’a kaymış durumda. Elinize aldığınız her ürün Çin malı. Hatta tekstilde Çin kadar olmasa bile Türkiye de önemli bir üretim merkezi. Türk tekstilci, kendi dünya markası değil ama, dünya markasının ürününü üretiyor.

Marka heyecanından bir anda buralara geldik. Ama heyecan, her zaman her işte önemli. Dilerim, sizin heyecanınız hiç bitmez, heyecan bireyi her zaman yeniliyor ve gençleştiriyor.

 

Kaynak

Fügen Toksü

The BrandAge

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Yorum Yazın