Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
  • Anasayfa >
  • Gazetecilerin gözünden KCK operasyonu

Gazetecilerin gözünden KCK operasyonu

20 Aralık 2011 , Salı 17:06
Gazetecilerin gözünden KCK operasyonu

Başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Van, Adana ve Diyarbakır'da gazetecilere yönelik düzenlenen operasyonu, gazeteci Banu Güven, Ahmet Hakan, Cüneyt Özdemir, Doğan Tılıç, Esra Arsan ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ercan İpekçi, Bianet’e yorumladı.

Bu sabaha karşı (20 Aralık) Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) adı altında düzenlenen operasyon kapsamında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana Van ve Diyarbakır'da 25'i aşkın gazeteci gözaltına alındı.
 
Dicle Haber Ajansı (DİHA), Etkin Haber Ajansı (ETHA), Özgür Gündem ve Fırat Haber Ajansı(ANF) çalışanlarının yanı sıra Agence France-Presse (AFP) foto muhabiri ve Vatan gazetesi muhabiri de gözaltına alınanlar arasında.
 
Ahmet Hakan: Bu yaşananlara alışmamamız gerekiyor
 
Tutuklu bulunan gazetecilerin, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanmadıkları sık sık söyleniyor. Bugün gözaltına alınan kişilerin de gazetecilik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınmadığı söylenecek ve bu kişilerin gazetecilik faaliyetleri terörle ilişkilendirilecektir.
 
Ancak bu insanlar gazetecilik yapmak dışında ne yaptılar? Bu yaşananlar, uzun süredir devam eden bir sürecin devamı gibi geliyor bana.
 
Bugün geldiğimiz noktada işin iyice çivisi çıktı. Devletin kanalı, haber ajansı, "KCK'nın basın-yayın ve propaganda ayağına yönelik operasyon" olarak veriyor haberi. 1990'ların en karanlık günlerinde bile böylesine habercilik yapmıyordu.
 
Artık bu yaşananlar bize çok "normal"miş gibi geliyor. Ancak bunları yadırgamaya devam etmemiz, bu yaşananlara alışmamamız gerekiyor. Gidişat gerçekten vahim; endişe ve kaygıyla izlemeye devam ediyoruz.
 
Esra Arsan: Kamuoyunun rızası olmasa bu yapılamazdı
 
Hükümetin muhalif basına ve Kürt basınına yönelik baskıları giderek artıyor. Daha önce de Kürt basınına yönelik baskılar vardı. Fakat burada bana kalırsa, hükümetin genel seçimlerde almış olduğu yüksek oy miktarıyla halkın desteğini de bu operasyonlarda arkasına aldığını hissetmesi.
 
Türkiye'de bizim sorunumuz aslında insanların gerçeğe olan inançlarını kaybetmiş olmaları. İnsanlar doğru, farklı, alternatif, muhalif haber için bir talepte bulunmadıkları için, hükümetler giderek diktatörleşen biçimde haber ve haberci üstündeki baskılarını arttırmaktan çekinmiyorlar.
 
Bunun Türkiye'deki demokrasi ve özgürlük algısı açısından çok büyük umutsuzluk yarattığını düşünüyorum. İnsanlar "yetmez ama evet" çılgınlığından sonra da hükümetin söz verdiği hiçbir şeyi yerine getirmediğini, yargı reformu dediği şeyin aslında tamamen bürokrasi, adalet mekanizması ve ekonominin bütün kontrolünü kendi eli altına alıp yeniden eski askeri vesayette olduğu gibi sivil vesayeti getirmekte olduğunun farkına varmış olsalardı bütün bunlar başımıza gelmeyecekti.
 
Neticede bunların tamamen kamuoyunun rızasıyla yapılmış şeyler olduğunu düşünüyorum ve çok üzülüyorum.
 
Cüneyt Özdemir: Neden kimse haber yapmıyor?

 
Operasyonlar, sabah 6'ya doğru başladı ve aradan yedi buçuk saat geçti. Anlayamadığım şu: Neden haber kanallarında, haber sitelerinde bu olayın gerçek boyutunu bir türlü öğrenemiyoruz.
 
Gazeteciler toplu halde gözaltına alındı deniyor. Kim gözaltına alınmış, neden gözaltına alınmış, nerdeyse hiçbir bilgi yok. Şu an önümde beş ayrı haber sitesi açık. Kredi kartlarından ekmeğin standartlarına kadar her şey konuşuluyor. Ancak bu gözaltılar kendine ya çok kısa yer buluyor, ya da hiç bulmuyor. Aradan geçmiş yedi buçuk saat, bir gazeteci olarak hala durumu anlamaya çalışıyorum.
 
Banu Güven: Gazeteciler hiçbir dönem bu kadar tehdit altında olmamıştı

 
Kürt meselesi memleketin en kritik meselesi ve bugün yapılan bir sindirme operasyonu. Kürt sorununun demokratik çözümüne dair çalışan ya da bilgi akışına katkı sağlayan kişiler bu ülkenin anti demokratik kanunlarından güç alınarak sindirilmeye çalışılıyor.
 
Bu kadarını hiçbir dönem görmedik. Şunu söylemem gerekiyor ki, gazeteciler kendilerini hiçbir dönem bugün olduğu kadar tehdit altında hissetmemişti.
 
Doğan Tılıç: Otosansür, habersizlik olarak geri dönecek
 
Torba davalarla yönetilen bir ülke durumundayız. Her torba davanın da bir medya ayağı var. Davanın konusuyla ilgili, ilgisiz muhaliflerde bu potalarda eritiliyor. Bugün Van'daki DİHA çadır basıldı, gazeteciler, notları, hardiskleri toplandı. Türkiye, tutuklanan gazeteci sayısı itibariyle zaten bir numaraydı. Zannediyorum gazeteci tutuklamalarında dünyada geçilmeyen bir rekor kırmak isteniyor. Medya baskınları ülke genelinde korku ve otosansür doğuruyor. Bundan en büyük zararı yurttaşlar görecek. Oto sansür, habersizlik olarak geri dönecek. İnsanların haber alma hakkı engelleniyor. Nerede duracaklarını bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Buna dur demesi gereken, gazeteciler ve haber alma hakkı ihlal edilenlerdir. Ses çıkarılmazsa yakın zamanda sıranın geleceği kimse kalmayacak.
 
Ercan İpekçi: Bu gazeteciler yasadışı eylem yaparken mi yakalandı?

 
Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü ağır baskı altında; çok sayıda meslektaşımız gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor derken; siyasi iktidara hem meslek örgütlerinden hem Türkiye kamuoyundan, hem uluslararası kamuoyundan, Avrupa Birliği'nden gelen eleştiriler doğrultusunda hükümetin bütün bu yargılamalara sebebiyet oluşturan yasalarda değişiklik yapılmasını bekliyorduk. Siyasi iradenin bu yönde değişmesini, bu yönde oluşmasını bekliyorduk ama tam tersine bir uygulama var.
 
Mevcut kanunlardaki muğlâk hükümlerin, yöneticilerin aleyhine yorumlanan hükümlerin daha da ağır bir şekilde baskıya dönüştürüldüğüne tanık oluyoruz. Bunun arkasında da siyasi irade var. Tüm bunlara dayanak oluşturan hükümler kanunlarda ve bunları çıkaran da değiştirmemek de ısrar eden de bu siyasi iradedir.
 
Terörle Mücadele Kanunu'nun özellikle 6. ve 7. maddesinin mutlak surette kaldırılması gerekiyor. Parlamento çoğunluğu bir çaba içerisinde olmayacaksa, muhalefet partilerinin gerekli hassasiyeti gösterip bu girişimi başlatması gerekiyor.
 
Gazetecilerin herhangi bir örgütün faaliyetlerini yürüttüğü savıyla gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz. Bu arkadaşlarımızın gözaltına alındıkları, suç isnat edildikleri yerler kendi çalıştıkları işyerleri ya da günlük yaşantılarını sürdürdükleri evleri. Herhangi bir terör örgütünün kampında ya da yasadışı eylem yaparken yakalanmış değiller. Gazetecilik faaliyetlerinin herhangi bir örgütün faaliyetiymiş gibi değerlendirilmesini de bizim kabul etmemiz söz konusu olamaz.



Yorum Yazın