Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön

Doğan Satmış; "Roman yazmak yazarı özgür kılıyor"

21 Kasım 2013 , Perşembe 13:36
Doğan Satmış; "Roman yazmak yazarı özgür kılıyor"

Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Doğan Satmış ile yeni kitabı "Gaye" üzerine özel bir röportaj gerçekleştirdik. 

Doğan Satmış; "Kitap yazmak 'İyi ki yapmışım' denilen bir şey"

Sizi tanıyabilir miyiz? Doğan Satmış kimdir?
Doğan Satmış, meslek yaşamı 30 yılı aşmış gazetecidir. İletişim okudu. Öğrenciyken 1981’de Anadolu Ajansı’nda muhabir olarak gazeteciliğe başladı. Günaydın (1986-1989) ve Bugün (1989) gazetelerinde de görev yaptı. Hürriyet’te 1989’da Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak göreve başladı. 17 yıl çalıştı. Gazetenin ilk Okur Temsilcisi (Ombudsman) oldu ve bu görevi 5 yıl sürdürdü. Dünya Ombudsmanlar Birliği Derneği üyeliğinde bulundu.
2006’da Sabah Gazetesi’ne Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı olarak geçti.
2009’da Habertürk Gazetesi’nin kuruluşunda çalıştı, bir süre günlük köşe yazıları kaleme aldı, halen de bu gazetenin Genel Yayın Yönetmen Yardımcılığını sürdürüyor.
2002’de araştırma dalında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başarı ödülü aldı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nda iki dönem görev yaptı.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Komitesi’nde üye. “Gelecekte Biryerlerde 21. Yüzyıla Yansımalar” adlı kitabı 2006’da yayınlandı.
 
Yeni kitabınız Gaye, hangi konuyu içeriyor? 
Kitap, Anadolu topraklarının dört genç kızının yaşadığı üzücü olayları anlatıyor. Gerçek olaylardan yola çıkarak kaleme aldım.  Bu kızların öykülerini görünce, acaba bunları bir araya toplamak mümkün olabilir mi diye düşündüm ve bilgi toplamaya, yazmaya başladım. Kızların bir özelliği de farklı inanç ve ırklara sahip olmaları. Biri Sünni-Müslüman. Biri Alevi, biri Ermeni, biri de Yahudi.
 
Neler yaşamış bu kızlar?
Öncelikle, Gizem ırkçı bir katilin kurşunlarıyla öldü Norveç’te. Arshalus, 1915 Ermeni Tehciri’nde çok büyük acılar yaşadı. Yasemin, Madımak Olayları’nda ölenlerden biriydi. Madımak olayları, Türkiye’nin en kanlı karanlık sayfalarından biridir. Elsa ise, Yahudi bir İstanbulluydu. Giderek azalan azınlıkların bir temsilcisiydi. Ancak kanlı bir aşk öyküsünün kurbanı oldu.
 
Böyle bir kitap yazmaktaki amacınız neydi? 
Aslında bir amacım yoktu yazmakta. Sadece, bu topraklarda doğmuş, yaşamış, büyümüş genç kızlardı onlar. Tabii hepsi bir araya gelince, ortak noktaları göze çarpmaya başladı. Din ve ırk farklılıkları kaçınılmaz olarak dikkat çekti. Farklı ırklara, farklı dinlere hoşgörüsüzlük ve genel olarak ırkçılık tabii ki bu kitabın içinden fışkırıyor. Gizem, ırkçı bir olayın kurbanı olmuştu, Elsa bir aşkın kahramanıydı ama farklı dinler etkileyiciydi, Yasemin mezhep farkı kurbanıydı, Arshalus ise dini ve ırkı nedeniyle yollara dökülmüştü.
 
Doğan Satmış; "Roman yazmak yazarı özgür kılıyor"
Siz gazetecisiniz. Haber yapmak yerine neden roman yazmayı tercih ettiniz? 
Çok haklısınız. Ben gazeteci olduğum için, hep gerçeklere dayalı bir bakış açım vardır. Bu nedenle gerçek yaşam öykülerini romanlaştırdım. Roman olması, tamamen teknik bir ayrıntı. Aslında yazılanlar büyük oranda, kahramanların yaşadıkları. Ancak tümünü kanıtlamak mümkün olmadığı için, bunu roman tekniğiyle yazmaya karar verdim.
 
Gazetecilik ve roman yazarı olmanın benzer yanları var mı? Hangisi sizi daha heyecanlandırıyor?
Roman yazmak yazarı çok özgür kılıyor. Yazarın hayal gücü devreye giriyor. Sonsuz bir boşluk açılıyor önünüze. Gazetecilik öyle değil, sadece gerçeklere ve gazetecilik ilkelerine uymak zorundasınız. Bu yüzden roman yazarlığı daha heyecan verici.
 
Kitabınıza konu aldığınız dört kadının ortak özellikleri neydi? Hikayeleri nerede geçiyor?
Dört kadının ortak özelliği, genç, naif, masum ve talihsiz olmaları. Ve başlarından geçen kötü olaylar. Gizem’in öyküsü kısmen İstanbul ve Norveç’te geçiyor. Arshalus’un öyküsü, Çemişkezek, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Muş, Erzurum, Rusya ve Amerika’da geçiyor. Elsa’nın öyküsü İstanbul’da geçiyor. Yasemin’in öyküsü ise Ankara ve Sıvas’ta geçiyor. Mezarları da buralarda.
 
Dört kadın ile nasıl tanıştınız? 
Önce Elsa çıktı karşıma, bir kitapta adı geçiyordu ve mezarı benim evime çok yakında bir yerdeydi. Ulus’taki Musevi Mezarlığı’nda yatıyor. Sonra Arshalus’un öyküsüyle karşılaştım, Erivan’da bir müzede. Hayatı Amerika’da geçmiş, orada ölmüştü.  Derken Yasemin’i hatırladım. Yasemin Madımak’ın talihsiz kurbanlarından biriydi ve Gizem olayı zaten önümüzde, hepimizin karşısında yaşandı. Norveç’te, ırkçı katil Breivik kendisini öldürdü.
 
Doğan Satmış; "Geliştiğimiz oranda şiddet de azalır"
 
Türkiye'de ve dünyada kadına şiddet konusunda neler düşünüyorsunuz? 
Maalesef Türkiye’de kadına şiddet hayatın bir gerçeği. Güneydoğu’da yapılan bir ankette kadınlar, kocayı şiddet ve dayakla bir gördüklerini anlatmışlar. Bunda refahın düşüklüğü, genel olarak eğitim yetersizliği çok büyük faktörler. Özellikle kırsal kesimlerde, erkek ailenin devamı, para kazanmanın yolu olarak görülüyor, korunuyor, kollanıyor, ayrıcalıklı görülüyor, kendisine kadın dövme hakkı veriliyor, hoş karşılanıyor. Dini ve kültürel etkiler de var tabii. Çare gelişmişlik. İnsanlar kalkındıkça, refah arttıkça, bu anlayış değişir. Geliştiğimiz oranda şiddet de azalır. Bildiğiniz gibi özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde kadınlar ekonomik özgürlüğe sahip oldukça, bağımsızlaşıyor ve ailesine karşı, baskı yapmak isteyene karşı daha bir cesaretle dikilebiliyor, hakkını arıyor.
 
Şiddeti önlemek için ne gibi çalışmalar yapılabilir?
Şiddet, kolay kolay bitmez. Özellikle, dünyada refah düzeyi en üstteki ülkeler dışında artarak sürüyor görüyorsunuz. Mesela, daha düne kadar barış içinde ama baskı altında yaşayan Arap ülkeleri şimdi şiddete batmış durumda. ABD müdahalesiyle Irak, her gün insanların öldüğü bir ülkeye dönüştü, Suriye ortada, Afganistan ortada. Sadece İslam ülkeleri değil, şiddette sahne olan. Ama refahın artmasıyla şiddetin azalması ters orantılı. Yani ne kadar refah, o kadar az şiddet. Yapacak şey de ekonomik olarak güçlenmek ve refaha kavuşmaya çalışmak olmalı. 
 
Yeni kitap projeleriniz var mı?
Daha önce de bir kitabım çıkmıştı, “Gelecekte Bir Yerlerde” adıyla. Bundan sonra da yazmayı düşünüyorum. Çünkü kitap yazmak, okuyanlardan gelen yorumlar, eleştiriler ve övgüler sonunda “İyi ki yapmışım” denilen bir şey. 
 
Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
Yorum Yazın