Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
  • Anasayfa >
  • 4. Babiali Günleri'nde "Medyanın Güncel Sorunları" paneli...

4. Babiali Günleri'nde "Medyanın Güncel Sorunları" paneli...

15 Eylül 2011 , Perşembe 17:36
4. Babiali Günleri'nde "Medyanın Güncel Sorunları" paneli...

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından her sene düzenlenen Babıali Günleri'nin dördüncüsü dün başladı.

TGC Burhan Felek Konferans Salonu'nda düzenlenen "Medyanın Güncel Sorunları" panelinde TGC Başkanı Orhan Erinç moderatörlük yaparken, Posta Gazetesi yazarı Dr. Yazgülü Aldoğan, Milliyet Gazetesi Dış Politika yazarı Kardi Gürsel ve Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Atilla Özsever konuşmacı olarak katıldı.

Panelde konuşma yapan TGC Başkanı Orhan Erinç 70 madde değişiklik yapıldığını belirterek şunları söyledi; "Bugüne kadar 1982 Anayasası'nda yaklaşık 70 madede değişiklik yapıldı. Ama bu değişikliklerde ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, vicdan özgürlüğü gibi konular yer almadı. Çünkü şu da bir gerçek ki, Türkiye'deki siyasi partilerin yapısı demokrasiye pek uygun gibi gözükmüyor. Uzun yıllardır gazetecilik yapan meslektaşlarımızın bildiği şudur; partiler muhalefette ise yasaların değiştirilmesinden yana olurlar. İktidara geçtiklerinde aynı yetkiyi kullanma hakkı kendilerine geçmiş olduğu için böyle bir değişiklikten yana olmazlar. Siyasal partilerin görüş birliğine vararak bir anayasa hazırlamaları konusunda verilmiş sözleri var. Ama iş çalışmalarına gelince ne kadarı tutulur, ne kadarı tutulmaz ya da hazırlık komisyonunda siyasal partiler eşit oyla temsil edilseler bile hazırlanacak taslağın teklif haline dönüştürülmesinde kimlerin imzalayacağı ya da anayasa komisyonunda ya da genel kurulda ne gibi önergelerin verileceği konusunda şu anda bir tahminde bulunmak ne yazık ki mümkün değil.

Türkiye'de ifade özgürlüğünün önünde hem anayasada yer alan maddeler ile Türk Ceza Yasası'na yansıyan hükümler olduğunu görüyoruz. TGC olarak bu anayasa çalışmalarına ifade özgürlüğüyle, insan haklarıyla ilgili bir katkıda bulunma olanağı bulabiliriz. Bugün gazeteciliğin üçüncü plana atılmış olması, siyasetin ve ticaretin onun önüne geçmiş olması, yaşamakta olduğumuz sorunların başında yer alıyor diye düşünüyorum.

Türk Ceza Yazası bildiğiniz gibi 2005 yılında tümüyle değiştirildi. Biz TGC olarak hem Türk Ceza Yasası'na hem de Terörle Mücadele Yasası'na kimi suç tanımları nedeniyle karşı çıkmıştık. O dönemde bize söylenenler "hele bir uygulanmaya başlasın, yanlışlıklar, eksiklikler varsa düzeltiriz" yanıtı oldu. Ama ne yazık ki bu sözler tutulmadı. Türkiye'de devlet adamlarının bir kısmı zaman zaman politik kimliklerini öne geçirmeye, daha önce söylediklerini yok saymaya yatkın bir yol izlemeyi tercih ediyorlar."

TGC Başkanı Erinç, gazetecilerin yazdıkları, söyledikleri hakkında toplam 6 bin soruşturmanın olduğunu belirterek şunları söyledi;

"Dava sayısını ne yazık ki bilemiyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla Adalet Bakanlığı da bilemiyor ki, bu bilgileri toplamak için yazışmalar yaptı geçenlerde. Türkiye'de siyasal bakış, yayın politikası açısından yargılanmayan gazeteci yok. Türkiye'de her görüşten gazeteci yargılanmaktadır. Bunlardan bir bölümü suç işledikleri kesinleşerek mahkum edilmiş, ancak hükmün açıklanması ertelenmiştir. Bu her gazete, televizyon, radyo için söz konusu olan bir durumdur. Bu tür mahkumiyet almış ancak açıklanmamış meslektaşlarımızın üstünde ayrı bir tehdit daha vardır, o da başka bir suç işlemeleri halinde açıklanması geri bırakmış hükmün kesinlik kazanması ve iki suçun hepsinin birden yatırılması tenziginin var olmasıdır. Bu da kimi meslektaşlarımız için hukuki baskıyla yapılan bir sansür sonucunu doğurmaktadır.

Ama şunu da söylemem gerektiğini düşünüyorum, Türkiye'de her görüşten gazeteciler yargılanıyor ama tutuklu olarak yargılanan gazeteciler aynı görüş sahipleri durumunda. Geçen yıl da bazı şeyleri konuşmuştuk, kara mizah olacak ama önemli bir gelişme yaşadığımızı söyleyebilirim. Çünkü yakın sürece gelene kadar tutuklu gazeteci yok deniyordu. Sonunda 67 gazetecinin tutuklu olduğu, ama terörist olarak yargılandığı açıklandı. Terer örgütü üyesi diye yargılanan gazetecilerin kendileriyle ilgili olarak iddia edilen suçların gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yapıldığını kabul ettirme dönemi. Bazı gazetelerden okuduğumuza göre terör örgütü üyesi olarak gözaltına alınan meslektaşlarımıza sorgu sırasında gazetenin nasıl hazırlandığı, haberin nasıl yazıldığı, gazetecilik faaliyetlerini niçin öyle değil de böyle yapıldığı konusunda sorular yöneltildiğini okuyoruz.

Biz başından bu yana yargılanan meslektaşlarımızın gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandığını söylüyoruz. Artık durumun değiştiğini, eskiden bir gazeteciyi transfer etmek isteyen yöneticilerin o gazetecinin telefon rehberindeki kişi sayısının çokluğuna ya da arşivinin zenginliğine bakarken, bugün her iki özelliğin de suç unsuru haline getirilmesinden duyduğumuz rahatsızlığı dile getiriyoruz. Böyle bir ortamda gazetecilik yapmak gerçekten çok zor. Özellikle de gazeteci olarak sizde bulunması gereken sosyal güvenliğin ya da iş güvenliğinin olmaması, gazetecilik yapılması önündeki önemli engellerden biri olduğunu düşünüyoruz."

Erinç konuşmasının sonunda Gazetecilere Özgürlük Platformu'ndan bahsederek şunları söyledi;

"GÖP hangi görüşten olursa olsun yargılanan gazetecilere destek vermeye çalışıyor. GÖP Türkiye'de yaygın yerel medyada çalışan yaklaşık 94 örgütün bir araya gelmesiyle oluşturulmuş bir örgüt. Gazetecilerin meslek sorunları, yargılanma konusunda çektikleri çilelerin azaltılması konusunda çaba göstermeye çalışıyor. Bu açıdan son yıllarda pek örneğini bulamadığımız meslek dayanışması ilk kez örgütler arasında geniş kapsamlı bir birliktelikle yapılmaya çalışıldığı için meslek örgütleri gelecekten biraz daha umutlu bir durumdalar. Sorunların çözülmesi için çaba gösterenler var oldukça, Türkiye'nin dünya ortalamasının altına düşen bir demokrasi olmayı ömür boyu sürdüremeyeceğini düşündüğümüzde evet, pek iç açıcı bir durumumuz yok. Ama mecburen, zorunlu olarak bu durumu aşmak zorundayız."

Panele konuşmacı olarak katılan Posta Gazetesi Yazarı Dr. Yazgülü Aldoğan, medyada en büyük sıkıntının otosansür olduğunu belirterek şunları söyledi; "Bunca yıllık geçmişe ve deneyimime, siyasetin yasaklı olduğu bir dönemde siyasi bir dergi çıkaracak kadar gözü pek bir meslektaşınız olmama rağmen, son yıllarda mesleğimize yönelik yaşadığımız baskı ve otosansürü hiçbir dönemde bu kadar yoğun hissetmemiştik.

Çok farklı değişimler yaşanıyor. Bu değişimler gazetelere artık yansımıyor. Türkiye'de sendikacılık medyadan çekileli çok oldu. Sendikalı çalışabilen bir Anadolu Ajansı (AA) kalmıştı, bir de Cumhuriyet Gazetesi. Geçenlerde Anadolu Ajansı'nda yaşanan operasyondan bir iki gazete dışında hiçbir gazete bahsetmedi. Ne yazık ki bugün artık olması gereken tarafsız, bağımsız, cesur, araştıran, sorgulayan bir gazetecilik yapıldığını söyleyebilme şansımız yok."

Milliyet Gazetesi Dış Politikalar yazarı Kadri Gürsel ise medyanın sorunlarını tespit etmek gerektiğini belirterek şunları söyledi;

"Türkiye'de bugün basının, medyanın en önemli sorunu otosansürdür. Otosansür medyayı tehdit eden en tehlikeli arızadır. Çünkü gözle görülemez, ölçülemez, ancak hissedilir. Kayda geçirilmesi mümkün değildir, bu bir duygu halidir, bir tutumdur ve maalesef bugün habercilik refleksinin yerini Türk medyasında otosansür refleksinin aldığını tespit etmek gerekir. Gazeteciliğin var oluş nedenlerini ortadan kaldıran bir intihali süreç içindeyiz. AB raporlarına kadar girmiş bulunuyor bu otosansür konusu. Ortada Türk medyası açısından son derece karanlık bir dönem vardır, medya kendini yenileyememektedir.

Türk medyasının geleceği açısından sadece ve sadece tek bir alana baktığımda ümitli olabiliyorum. Bağımsız girişimler ile beslenen, son derece mütevazi koşullarda yaşayan ama gazetecilik yapan bir tür sokak gazeteciliğinin Türkiye'de gazeteciliğin ileriki nesillere aktarılmasında bir filiz oluşturabileceğini düşünüyorum. İnternet gazeteciliği de buna dahil, ama internet gazeteciliğinin yaşayabilmesi için de kaynak oluşturması lazım."

Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Atilla Özsever de medyadaki mülkiyet yapısındaki dönüşümden bahsederek şunları söyledi;

"Medyadaki bu mülkiyet yapısı, bu dönüşüm çalışanlara nasıl yansıyor? Öncelikle işten çıkarmaların çok yoğun olduğunu görüyoruz. Aslında 2008 krizinden bu yana işten çıkarılanların sayısı 1500 kişiyi aştı. Gerçekten medya sektöründe sendikal örgütlenme son derece zor. Anadolu Ajansı'nda çok ciddi baskılar var. Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre, medya sektöründe sendikal çalışan işçi sayısı 15640. TÜİK'e göre ise bu sayı 28928. Yani 30 bine yakın kişi çalışıyor medya sektöründe. 15 bin de kayıtsız çalışan var. Bunun içinde de topu topu 500 sendikalı çalışan var. Buradan da çok ciddi bir tasfiyesinin olduğu görülebiliyor.

Medyanın önemli bir diğer sorunu stajyer çalışanların çok yaygın olması. Meslek liselerinde ki öğrencilerin çalıştırıldığı, stajyerlerin kadrosuz çalıştırıldığı bir sektörde bulunuyoruz. Ücretler son derece düşük. Kıdem tazminatı ödemekerinde ciddi sorunlar yaşanıyor."

Özsever ne yapmalı sorusuna ise şu yanıtı verdi; "Alternatif gazeteciliğe önem vermeliyiz. İnternet medyası ve sosyal medya araçları kullanılmalı. Yerel gazetelerin önemi unutulmamalı. Gazeteciler açısından, çalışanlar açısından bakıldığında, onların örgütlenme gelişimlerinin, çalışma koşullarının düzeltilmesikonusundaki talepleri dile getirilmeli. Çalışanların diğer emek örgütleriyle de sıkı ilişki ve dayanışma içerisinde olması gerekir. İşsiz gazetecilere sahip çıkılmalı. Gazetecilere hem hukuki hem de mali açıdan yardım edilmeli. İletişim Fakülltelerinde de sendikacılık konusunda, medya çalışanlarının sorunları konusundaü derslerin olması gerekir diye düşünüyorum.



Yorum Yazın