Dosya Yükleniyor. Lütfen Bekleyiniz...



Facebook
Twitter
Başa Dön
  • Anasayfa >
  • İLETİŞİM SOHBETLERİ >
  • Prof. Dr. Alaeddin Asna; "Halkla ilişkiler, karşıdaki hedefe en etkili kanalları seçerek, mesajımızı ileten bir çalışmadır"

Prof. Dr. Alaeddin Asna; "Halkla ilişkiler, karşıdaki hedefe en etkili kanalları seçerek, mesajımızı ileten bir çalışmadır"

18 Haziran 2011 , Cumartesi 12:00
Prof. Dr. Alaeddin Asna; "Halkla ilişkiler, karşıdaki hedefe en etkili kanalları seçerek, mesajımızı ileten bir çalışmadır"

Yöneticiler neden iletişime önem vermeliler?

Yine de sektörün en çok zorlandığı konu yöneticilerin iknası. Bir yönetici için halkla ilişkilerin önemi nedir?

AA: Eğer iyi yetişmiş bir yöneticiyse, kendini iyi yetiştirmiş ve akıllı bir yönetici ise, ben eğer ona dersem ki “halkla ilişkiler olmazsa hiçbir şey olmaz”, bana inanması lazım. Dememesi lazım ki “hadi canım para olmadan olur mu”, “müteşebbis olmadan olur mu”, “benim gibi bir yönetici olmadan olur mu”. Doğru, hepsi işin parçaları ama eğer siz mesajınızı iletemezseniz, siz ne kadar akıllı, müteşebbis, paralı olursanız olun başarınız kolay kolay sağlanmaz. Onun içindir ki, eski kuruluşlara, şirketlere bakalım, onların döneminde başarıya 15 yılda kavuşuyorlarsa, şimdi halkla ilişkiler sayesinde 3 yılda 4 yılda kavuşuyorlar.

Evet ama topu alıyor, fırlatıyor, gazeteye kapak oluyor, diyor ki “yani işte herkes beni tanıdı”…

AA: Herkes seni tanıdı da nasıl tanıdı? Yani herkesin tanıdığı bir sürü insan var, sporcuları da herkes tanıyor, mankenleri de herkes tanıyor. Ama o sporcuyu getirip sen benim iş yerimi yönet veya o mankeni getirip sen benim iş yerimi yönet diyebiliyor musun? Eline o kadar büyük sermayeler verip “Al sen bunları yeni inovasyonlarla ortaya çıkart” diyebiliyor musun, mesele orada. Dolayısıyla tanıtmak yetmiyor.

Eskiden halkla ilişkileri tanıtma diye düşünürlerdi, ama tanıtma önemli değil artık, strateji belirleme, uzun süreli planlama yapabilme ve ortaya iyi, dürüst ve kendi inanacağınız mesajları çıkartma halkla ilişkilerde önemli.

Sizin gazeteci kimliğiniz de var. O kimlikle halkla ilişkiler yöneticiliği kimliğinizi birleştirdiğiniz zaman, nasıl bir ortak payda çıkıyor?

AA: O kadar kolay oluyor ki, gazetecilik yapmış bir insan için halkla ilişkiler, bir kere iki şapkanızın ikisini birden kullanıyorsunuz, birini çıkarıp öbürünü takıyorsunuz. Temelinde haber var, gazeteye bir bilgi gönderecekseniz sizin yapacağınız çalışmanın topluma yararı olması lazım bir, dürüst yapılması lazım iki, faaliyetlerinizin saydam olarak gösterilmesi lazım üç ve bunu haber değeri haline getirdiğiniz zaman da gazeteci kimliğinizle haber yapmanız lazım dört.

Benim çoğu zaman gazeteci olan öğrencilerimden veya mesleki açıdan dostluk yaptığım gazeteci yöneticilerinden duyduğum şikayet şuydu; “Ya hocam 5 sayfa bir şey göndermiş basın bülteni diye ben bunu çözümleyecek zamana sahip değilim, özetleyecek zamana da sahip değilim, ne yapacağım ben şimdi bunlarla böyle karşılaştığım zaman?” dedikleri çok olmuştur. Şimdi artık bu konu hakkında o kadar çok eğitim yapıyoruz ki, derneğimiz de dahil olmak üzere, artık bir kere haber yazmayı öğrendi insanlar ve haberin de ille “Ahmet Bey’in baldızı evlendi” veyahut “Mehmet Bey 15 lira verdi de 6 tane dana kestirdi” olmadığını da öğrendi iş adamları.

Onun için biz bunu anlatmakta zorluk çekerdik, şimdi gençler zorluk çekmiyor, çünkü yavaş yavaş iş adamları bunu gördüler. Göremeyenler yok mu? var, ama o göremeyenlerin iyi danışmanları da yok, onlar sadece demin de söylediğim gibi moda olsun diye halkla ilişkiler üniteleri kuran insanlar, öğrenecekler, zamanla öğrenecekler.

Şu anda iş dünyasını gözlemlediğiniz zaman en çok hangi sektörlerin halkla ilişkilere ihtiyacı var?

AA: Turizm sektörünün ihtiyacı var, çok bildiklerini zannediyorlar, bilmiyorlar. Çünkü Türkiye’de turizmde bilgili bir iletişim çalışması yaparsanız elli kat büyüyebilir. Hala oturduğumuz yerde duruyoruz, hala kendimizi Yunanistan’la, İspanya, Portekiz ile kıyaslıyoruz. Yani 70 milyonluk bir ülkeyiz biz, 7 milyonluk 10 milyonluk ülkelerle kıyaslamak çok başarılı bir kıyaslama değil, biraz ayıp oluyor. Onun için turizm, bu disiplinden yararlanması gereken, benim gözümde ilk sektörlerden biri.

İkinci sektör madencilik sektörü. Türkiye, yer altı kaynakları bakımından dünyanın çok önemli seviyelerdeki madenlerine, zenginliğe sahiptir. Bor madenimiz, her şeyimiz çok önemli. Fakat bunu hiç dünyaya tanıtma ihtiyacında bulunmuyoruz. Neden? Çünkü maden sektöründe çalışan iş adamları çok para canlısı değiller galiba, ihtiraslı değiller, kazandıkları para yeter zannediyorlar. Halbuki madencilik sektöründe iyi bir iletişim yapılabilse, Türkiye, tıpkı turizmde olduğu gibi, bugün kazandıklarının 50 mislini kazanabilir.

Bu 2 sektör halkla ilişkiler çalışmalarından yararlanmayan, benim çok üzüldüğüm sektörler. Saymakla bitmez öteki sektörler ama bu ikisini kurtarsak Türkiye’nin kalkınmasında bence büyük ivmeler kazanacağız.

Yasal Uyarı: halklailiskiler.com sitesinde yayınlanan yazılı ve görsel içeriğin tüm hakları halklailiskiler.com'a aittir. Kaynak gösterilse dahi herhangi bir içeriğin tamamı izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alınan içeriğin bir bölümü halklailiskiler.com’a link verilerek kullanılabilir.
Medya
GALERİ
VİDEO İZLE
Yorum Yazın